banner171

8 MART'TAN NE ANLAMALIYIZ

                            8 MART'TAN NE ANLAMALIYIZ
                    8 Mart 1857 tarihinde ABD’nin New York kentinde kadın işçilerin daha iyi çalışma koşulları istemeleri'nin akabinde çoğu kadın olan 129 işçinin ölümüyle sonuçlanan bir tarihtir 8 Mart.
                    Kadın ve erkek bir organizmanın organları gibiyken birbirini tamamlayan bu organlar, insan olma vasıflarına ve fıtratlarına göre yaşıyorsalar neden bir taraf'ın hakları hak iken diger taraf hak arama durumunda kalıyor veya bırakılıyor?
                   Ben bir kadın olarak kendimi bildim bileli kadın hakları ''tanımı''nı  insan hakları dışında tutulduğu için içselleştiremedim.! Çünkü ben; kadının ilim ve bilim ışığında ülkemiz'in son dönemlerde ki bütün gayretlerine rağmen insan bilinçlendirme anlamında ki çocukluğun 7-12 yaşlara kadar bilgilenip biçimlendiği çağın kız çocukları için çok parlak olduğunu hala düşünmüyorum.
                    Çünkü;
                  Kadının çocukluğundan itibaren, erkekle arasında ki farkın biyolojik yani, kadının ve erkeğin cinsiyet rolünü anlayabilmek için, onun geçmişten gelen genlerini bilmek gerekirken bilmiyorlardı.! Tek sebebi ‘’Onlar kız çocuklarıydılar. okuyamazlardı ve daha ileri gidemezlerdi!’’ Hal böyle olunca da erkeği erkek yapan, kadını kadın yapan özelliklerin bir kısmının genler, bir kısmının da sosyal öğrenmeyle kazanıldığını hiç  bilemediler. Halbukı Her iki cinsinde toplumsal rolünün önemli bir bölümü, yaşadığı ortam ve kültürel öğrenme ile ilgili olduğunu ve  Cinsiyet kimliğini oluşturan özelliklerin büyük çoğunluğunun'da  genetik olduğunu kadınlar yine bilemediler. Uzmanlara göre kız çocukları sözlü anlatımda, oyun organize etmede, kolektif davranmada, sevimli ve erkek çocuklarına göre daha duygusal, bazı böcek ve hayvanlardan yine erkeğe göre daha korkar olması bilimsel araştırmalara göre kalıtım sebebiyle olmasına rağmen kültür kız çocuğunu/ kadının konuşkan olmasını = geveze, oyunu yapılandırmayı, hayatı güncelliği ile sahneye taşıyan tiyatroyu ayıp bir alanmış gibi görüp, numaracı ve tiyatrocu, sevimliliğini, dişiliğini kullanıyor anlamında = cilveli, Duygusallığı mantık yetisinin yetersiz oluşu gibi toplumsal kalıp yargılarla yaftalandı kız çocuklarımız ve kadınlarımız.  
              Zeka konusunda bile kızlar erkekler kadar zeki olamaz gibi bakış açılarını kültürel kararlara dönüştürmek yerine biyolojik yani Yaradılıştan Yaradan’ın yarattığı iki cinsin başarılı oldukları zeka alanlarınında birbirinden farklı olduğu bile  hesaba katılmayarak, eşitliğin sadece biyolojik olarak olamayacağını halbuki insan olarak bir bütünün parçası gibi kadın ve erkek birbirinin tamamlayıcısıdır'ın ‘’Müslüman olup , Demokrasiyle idare esilen bir toplumun fertleri/ yöneticileri/ kanun koyucuları/ okumuş, yazmışları/ akademisyenleri kısaca entelektüelleri’’kadınların bireysel gelişimde eğitimde, annelik rolünde ve gerek sosyal statülerinde yetişme anlamında toplumun gerisinde kalmalarında ki talepleri ve çığlıklarını sadece hava dalgası olarak işittiler.Hiç.'duymadılar'! kendi Egolarını karşıdan gelebilecek dirençleri  kabul etmeksizin geliştirdiler. Onun içindirki kızların/ kadınların ‘’Ben’’ olmadan süper egolarının gelişmesi toplumun bir tarafının işine gelmişti. Halbuki dünyanın başka yerlerini anlamakta belki zorluk cekmeyiz ama bizim inancımızda kadınların cahileye döneminden sonraki durumu ve olması gereken yer 1400 sene önce belirlenmişti!ve belirlenen emri ise bu coğrafyanın milleti yani bizler yine Allah’ın anayasası olan Kuran-ı Kerim’i de  çok okuyanda bir milletiz. Okurken galiba kadınlarla ilgili hüküm ve haklar hakkında bilinci yaygınlaştırmak gibi çok ta gayret etmediğimizide zaman içersindeki kadına biçmiş olduğumuz değerle görmüş olduk. Halbuki İnancımız  ‘’Kadın ve Erkek birbirinizin elbisesi gibisiniz’’ der,  aile içinde ki rollerde de birbirinizle dayanışma içinde birbiriniz'in hayatının tamamlayıcısısınız  hükmünüde ortaya koyar .            Yine bildiğimiz gibi Devletler sistemi  yönetim biçimide  yine anayasalarla belirlenır.  Bu anlamda da dünyada olduğu gibi ülkemizde de Anayasada hak hukuk belirlenirken egemen zihniyetin egemen kültürle oluşturduğuda zaman içersinde kadınların her anlamda sistemin dışında bırakıldıkları artık çocuklar tarafından bile fark edilecek durumda derken, hakkı teslim etmek açısından ülkemizde ki mevcut hükümeti ve  Aileden sorumlu devlet Bakanına haksızlık etmemek adına bugüne kadar gelmiş geçmiş tüm bakanlardan ayrı olarak görüyoruz ki
toplumun sosyolojik yapısı ve değerleri ekseninde politikalar üretilerek uygulanmaktadır. Bu anlamda mevcut hükümet'in  ilgili Bakanına 'da teşekkür etmeden de geçemeyeceğim.
                Yaşadığımız çağın bilgi çağı olması inşallah kız çocuklarımız'ın egemen bir kültür'ün baskısı altında çocukken özden koparılmayıp madde ve manada var olmalarını önce Allah'ın yarattığı kullar olarak, insan olarak birey, vatandaş, evlat, akraba, komşu kısaca sosyal bir varlık olduklarının kadın olarak farklarının sadece biyolojik yapıdan ayrıştıklarını ve erkeklerin baba olduğu gibi onlarında anne olduklarını ayrıca  insan beyninin zihin gücü açısından da erkekle kadının birbirinin alternatifi değil, tamamlayıcı unsurları olduğunu  bu anlamda da genlerin ve hormonların etkisiyle güç ve hâkimiyetin bilgi ve beyin gücünün elinde olduğunu öğrenmeleri kadınlarında hakları ve geçmişde de haklarıydı.!
                       Bir denge üzerine kurulu olan tabiatta biyolojik, psikolojik ve sosyal varlık olan kadın  bu denge içinde yaşaması  gereğinin  dengesinin kadınlar üzerinden bozulmak istenmesi ise asırlarca devam ederek günümüze kadar rol değişerek  bir canlı organızma gibi yaşamıştır. Kadın ve erkek her iki cinste cinsel kimliklerinin oluşmasında ve cinsiyet rolünün pekişmesinde genlerden gelen mirasın etkili olduğu ve kendine yazılanın yapılmasını istediği ve de bir insan cinsiyet kimliğinin de böylece, biyolojik unsurların üstüne kültürel doktrinlerin eklenmesi sonucunda oluşulmasıdır ki,  kadınlar asırlarca 2. sınıf insan olarak görülmüşlerdir. Öyle ki eski çağlarda özellikle Roma ve Doğu ülkerinde  çocuk henüz doğduğunda babanın ayağına bırakılıp, erkekse direk alınıp sahiplenilir kız ise alınıp veya alınmama noktasında düşünme ve keyfiyet kararına göre muameleyi bebeklikten itibaren gören kız çocukları/ kadınlar ailede istenmemezliği, toplumda dışlanmışlığa da bu şekilde maruz kala,kala büyüyerek yaşamlarını sürdürmüşleridir. Hal böyle olunca da insan  beyninde ki sınırsız ve sonsuz diyebileceğimiz müthiş bir öğrenme potansiyeline dokunmadan koparılarak alınan kadınlar, geçmişten bugüne mağdur kaldılar. Bu mağduriyetlerini ise çağlar içerisinde arpa tanesi kadar aşmaya çalışmış iselersede kadın kendi mecrasında yaradılışına uygun cinsel kimliğini kullanmaya hiç ihtiyaç duymadan  olgunlaşarak  serbesdiyet kazanma ve toplumsal role dahil olma mücadelesi  dünyanın her yerinde ve ülkemizdede hep vermiştir . Bu anlamda Yaşayarak şahit olduğum bir örneği siz okuyucularımla paylaşmak istiyorum. Uzun yıllardan beri kamusal hayatın içinde ürettiği değerlerle var olan ve öylede kalabilmiş bir kadın arkadaşıma ‘’saygı’’ anlamında ve şaşırarak bir kadın uzun yıllar toplumsal hayatın içinde kişiliğini hiç örselemeden, ödün vermeden kalmayı nasıl başarabilir diye soranların yine egemen kültür olduğuna  bizzat defalarca şahit oldum. Bu örnekten de anlaşılacağı gibi kişilik oluşumunun büyük bir bölümü insani özellikler az bir kısmı da cinsel kimlikle etkilidir. Onun için kadınlar arasında kendini bulan, kendini yaşayan veya bu anlamda sosyal hayatta da var olup ‘’toplum yararına’’ üretmek isteyenlere insani özellikleriyle alan açılması aksi taktirde toplumsal anlamda gölgesine sığınacak bir ağaç gibi algılanıyor hakım taraf .! Yaşadığımız çağa baktığımda geçmiş çağlarla kıyaslandığında , değişen sosyal öğretilerde kol kuvveti gücünün yerini bilginin almasıyla birlikte zihinsel güç kadının bilgisi zekası ve aklıyla kendisini göstermesine imkan tanımasıyla artık, ‘’Görev’’ yerini ‘’Haklara bırakmış gibi bir mücadeleyide görmemezlikten de  gelemeyiz. Bu noktadan da baktığımızda okuyan yazan kısaca entelektüel kadınların dışında ki diğer kadınlarımızda hak ve hukuklarını bilmeleri ve bilgilendirilmeleri konusunda sistemlerin istikrarlı olması kızların/kadınların da akıl ve kalple MADDE  ve MANA  özelinde ve kolektifliğinde hareket ederek değer üretmeleri/  en büyük arzumdur. Atalarımızın dediği gibi her nimetin bir külfeti vardır. Bilgi çağınında  iletişimi  kolaylaştırması sebebiyle özellikle bilgilenmek adınada  sanal dünyanın tuzağına  düşülmemesi gibi çocuklarına da bu konuda sahip olmaları gerekmektedir kadınların. Aynı şekilde Birlikte çalışan kadın veya erkek veya terk başına çalışan erkek sonuçta ailenin harcama planını yapan çoğunlukta kadınlar olması sebebiyle de tüketim toplumuna karşıda özellikle yine kadının dikkat etmesi gerekmektedir ki çağımız
kadının benlik kimliğini moda tasarımcılarının vitrinlerinde aramamalılar.! gördüğüm, okuduğum ve anladığım kadarıyla bu çağda da kadınları moda sersemleri yoluyla da kadının cinsel cazibesini ön plana çıkararak kimliksizleştirme sömürüsüne karşı  dik durmak, uyanık olmak, gerekir ki kadın geçmişte küçümsenerek şiddet uygulanarak sömürüldüğü için şimdi ise övünülerek iltifat edilerek dişiliğine dikkat çekmek suretiyle, tüketici bağımlısı yapmak, kişiliğini geride bırakmak ve kadınlara sen cinsel objesin mesajını  ulaştırmak süretiyle ekonomik sömürülerin ağına düşürüp, polıtıkası sömürmek olan taraflara bu keyfi yaşatmamalıdır kadınlar.!
Yukarıda kadınların mağduriyetini çağlara göre gerek bilimsel kaynaklardan, gerekse kendi düşünce ve yorumlarımla yazarak siz okuyucularımla paylaşmak istedim. Ve son olarak diyorum ki; Allah  bizlere  anneliği uygun gördüğü için kadın yaratmıştır. Biz kadınlarda yaşamın diğer parçası gibi aynen  kişilikli  ve kimlik sahibi insanlarız. Onun içindirki önce kişiliğimiz ve kimliğimiz gelir. Aksi halde birileri hem sömürür hem de sözüm ona haklarımızı savunmaya çalışırlar. Biz önce insanız ve kimsenin de hakkımızı savunmasına ihtiyaç duymazken  modernizm'in biz çağın kadınlarını salon kadını imajiyla Kozmetik ve moda aksesuarlarıyla özdeşleştirmemesine de özellikle  dikkat etmek  belkide en büyük insanı mücadelemiz olacaktır.!  TÜM OKUYUCULARIMA SAYGILARIMLA...!
                                                                                                           ZEKİYE ÇAPAN
                                                                                                      Çocuk ve Aile danışmanı
                                                                                              İÇDEM YÖNETİÇİ KORDİNATÖRÜ


YORUM EKLE

banner208

banner148

banner150

banner153