İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu savcılarından Gökhan Yolasığmaz tarafından yürütülen soruşturma sonucunda hazırlanan 708 sayfalık iddianamede, şehitler Mahir Ayabak ve Zekeriya Bitmez "maktul", 46 kişi "mağdur" ve 129 kişi "müşteki" sıfatıyla yer alırken, suçtan zarar görenler arasında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 65. Hükümet ve TBMM bulundu.
Tüm şüphelilerin ''Anayasa'yı ihlal'', ''TBMM'yi ortadan kaldırmaya teşebbüs'', ''Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs'' suçlarından üçer kez ağırlaştırılmış müebbet ve ''örgüte üye olma'' suçundan da 15'er yıla kadar hapis cezasına çarptırılması istenen iddianamede, bazı şüpheliler hakkında ''kasten öldürme'', ''öldürmeye teşebbüs etme'', ''kamu kurumu faaliyetini cebir veya tehdit kullanarak engellemek'', "kişiyi hürriyetinden yoksun kılma", "hava ulaşım araçlarını kaçırma veya alıkoyma'', ''konut dokunulmazlığı ihlali'', ''silahla tehdit'', ''kasten yaralama'', ''mala zarar verme'' suçlarından 15 yıl ila 1 kez ağırlaştırılmış müebbet arasında değişen hapis cezaları talep edildi.
Başsavcılıkça onaylanan iddianame, İstanbul 34. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderildi.
"Hava sahasının kontrol altına alınması istendi"
İddianamede, 15 Temmuz darbe girişimi sırasında darbeci askerler tarafından İstanbul'da uluslararası uçuşlara açık bulunan Sabiha Gökçen ve Atatürk havalimanlarının işgal edilmek istendiği anımsatılarak, Avrupa Yakası'ndaki Atatürk Havalimanı'nın işgal girişiminde 66. Mekanize Piyade Tugay Komutanlığı'na bağlı birlikler ve Hava Harp Okulu'na bağlı bir grup askerin görev aldığı belirtildi.
Darbe girişimini planlayan askerler tarafından uluslararası hava alanları uçuşlara kapatılarak hem Türk vatandaşlarının yurt dışına çıkışlarını engellemek hem de ülke giriş çıkışlarını kontrol altına almak istendiği kaydedilen iddianamede, ayrıca uçuşların kontrol edildiği "Smart Kule" diye tabir edilen kontrol kulesi de darbeci askerler tarafından zapt edilerek hava sahasının kontrol altına alınmasının istendiği vurgulandı.
İddianamede, işgal eylemini gerçekleştirmeye çalışan şüphelilerin 66. Mekanize Piyade Tugay Komutanlığı'ndan çıkış yaptıkları anlatılarak, söz konusu tugayda yapılan darbe girişiminin planlandığı toplantılara katılan şüpheli eski Yarbay Serbülent Eken ve şüpheli eski Albay Ömer Korkut'un, Atatürk Havalimanı'nın işgalinden sorumlu olarak görevlendirildikleri belirtildi.
Şüpheliler Eken ve Korkut'un olay günü Atatürk Havalimanı'nda keşif yaptıkları, uçuşların kontrol edildiği kulenin nasıl kontrol altına alınacağı hakkında Hava Harp Okulu'nda görevli Albay Hüseyin Ergezen'den bilgi aldıkları anlatılan iddianamede, şüpheliler Eken ve Korkut'un komutasındaki ekibin, 4 tank, 5 geliştirilmiş zırhlı personel taşıyıcı (GZPT), 4 zırhlı muharebe aracı (ZMA), 1 askeri araç ve 1 askeri kamyonla Atatürk Havalimanı'nı işgal etmek için 22.04'te kışladan ayrıldıkları aktarıldı.
Bu aşamada şüpheli Albay Mustafa Kol'un da Topkule Kışlası'na geldiği ve "ana darbe davası" sanığı eski Tugay Komutanı Mehmet Nail Yiğit'in emri ile bu ekibe dahil olduğu kaydedilen iddianamede, askeri birlikler Atatürk Havalimanı'na intikal ettikten sonra, eski Tabur Komutanı Kadir Yıldız'ın emriyle şüpheli Üsteğmen Mehmet Duman ve şüpheli Astsubay Ozan Candan'ın komutasındaki iki GZPT'nin, Çobançeşme Kavşağı'nda emniyet almaları ve E-5 kara yolunu trafik akışına İstanbul yönünde kapatmaları için hareket ettikleri anlatıldı.
Giriş kapılarına tank ve zırhlı araç
Şüpheli Duman'ın, komutasındaki GZPT'nin arızalanması sonucu şüpheli Ozan Candan ve ekibini bırakarak diğer GZPT ile Çobançeşme Kavşağı'ni intikal ettiği ve konumunu Tabur Komutanı Kadir Yıldız'a gönderdiği belirtilen iddianamede, Kadir Yıldız'ın "E-5 trafiğini İstanbul yönüne kesin, trafiği yan yola yönlendirin, vatandaşları 'TSK yönetime el koymuştur, herkes evine gitsin.' diye ikaz edin." şeklindeki emirlerine Duman'ın "Anlaşıldı komutanım." cevabını verdiği ve emirler doğrultusunda trafik kontrolüne başladığı kaydedildi.
Şüphelilerin Atatürk Havalimanı'na 22.44'te vardıkları, şüpheli Yarbay Serbülent Eken'in yönetimindeki diğer askeri birliklerin ise Atatürk Havalimanı'na intikal ederek A ve B kapılarını tuttukları anlatılan iddianamede, şüpheli Eken'in emirleri doğrultusunda A giriş kapısına iki zırhlı araç ve bir tank, B giriş kapısına iki tank ve zırhlı araçların diğerlerinin yerleştirildiği ve giriş çıkışların kontrol edilmeye başlandığı kaydedildi.
İddianamede, bu kapsamda havalimanından çıkışlara izin verildiği, havalimanına girişlerin ise yasaklandığı ifade edilerek, şüphelilerin Serbülent Eken ve Ömer Korkut'un havalimanında bulunan özel harekat polislerine ve diğer yetkililere sıkıyönetim ilan edildiğini ve Türk Silahlı Kuvvetleri'nin yönetime el koyduğunu bildirdikleri anlatıldı.