Yüksekdağ 1 Kasım'da AK Parti'nin elde ettiği başarının başarı olmadığını, halkı korkutarak kötü iktidarlarına razı ettiklerini ve yüzde 51'in bu ktidardan razı olmadığını söyledi.
"YÜZDE 51 RAZI DEĞİL"
"Bütün Türkiye halklarına 1 Kasım sürecinde savaşı, kaosu, baskıyı, ölümü ve kutuplaştırmayı gösterdiler. Kendi kötü iktidarlarına razı etmeye çalıştılar. Biz razı değiliz. Yüzde 51 razı değil. Yüzde 51 çok şeydir, yüzde 11 çok şeydir. HDP'nin o çoğulcu demokratik anlayışını temsil eden kesimler olarak gücümüzün farkındayız. "
Her bir tarihsel süreci geçerken, "Bu daha başlangıç, mücadeleye devam" sözünü ve felsefesini kendilerine eksen edindiklerini ve HDP'yi diğer partilerden ayıran en temel özelliğin de bu olduğunu dile getiren Yüksekdağ, "1 Kasım süreci gibi tarihte ender görülen, anormal bir seçimin arkasından, bütün Türkiye halklarının, bu seçim sürecinde karşılarına çıkarılan bir dizi zorluk, baskı ve antidemokratik uygulamaya karşı yeniden başlama iradesini ortaya koyduğunu" savundu.
"PLANLANMIŞ BİR KAOS SÜRECİ DEVREYE KONULDU"
Milletvekili genel seçimlerinin yapıldığı 7 Haziran'dan sonraki beş aylık dönemin, halkın demokratik iradesine karşı açılan savaş dönemi olduğunu öne süren Yüksekdağ, şöyle konuştu:
"Türkiye adeta dört bir yanıyla bütün kentleriyle savaş alanına dönüştürüldü. Şırnak, Batman, Mardin, Diyarbakır'dan tutalım, Ankara, İstanbul, Suruç'a varıncaya kadar. Dört bir yan, bir savaş, muharebe meydanına dönüştürüldü. Bu savaş meydanında ölenler ve felç edilmeye çalışılanlar halklarımızdı. Bu ülkenin dört bir yanında iradesini, mücadelesini ortaya koyan, ezilen halklarımızdı. İşte bu beş aylık sürecin baskı, savaş ve şiddet politikaları üzerinde oluşan bu sürecin sonunda 1 Kasım seçimine gidildi. 7 Haziran öncesinde ve sonrasında bizlere 'Eğer AKP tek başına iktidar olmazsa kaos olur' diyenler, 7 Haziran seçiminin hemen ardından 'Türkiye, millet kaosu seçti' dedi ve planlanmış bir kaos süreci de devreye konuldu."
HDP'nin 1 Kasım'da yenilenen milletvekili seçimine ağır baskı ve saldırı koşulları içinde girdiğini savunan Yüksekdağ, "Sandıkların kurulmuş olması, bu sandıklardan çıkan sonucun tartışmasız olduğu anlamına gelmez. Bu seçim sürecinin ve bu seçimde AKP saray iktidarının elde ettiği başarının meşru olduğu anlamına gelmez. Eğer bir mücadeleyi; bir yarışı gayrimeşru yollardan kazandıysanız elde ettiğiniz sonuçla övünmeye hakkınız yoktur" ifadelerini kullandı.
"Seçimi kazandıktan ve tek başına iktidar olduktan sonra artık rahatlayacaklar, sakinleşecekler ve sağa sola saldırmaktan, Türkiye toplumunu kutuplaştırmaktan, şiddet ve çatışmayı sürdürmekten vazgeçecekler diye düşünenlerimiz de oldu" diyen Figen Yüksekdağ, 1 Kasım seçiminden sonra sergilenen bir haftalık siyasi çizginin bunu, Türkiye'nin tarihi, geleceği boyunca sürdüreceğini gösterdiğini savundu.
"VERDİKLERİ SÖZLER NOKTASINDA KARARSIZLIĞA DÜŞMEYE BAŞLADILAR"
AK Parti'nin 1 Kasım seçimi öncesinde vaatlerinin hiçbir gerçek karşılığı olmadığının görüldüğünü ileri süren Yüksekdağ, "Ve bugün bu vaatlerin unutturulması için bu sözlerini tutmak zorunda kalmamak için zor ve şiddet politikasını, baskıyla yönetme politikasını ön plana çıkarıyorlar. Bunu sistematik bir siyasi yönetim tarzı ve anlayışı olarak sürdürüyorlar" görüşünü savundu.
Hem 7 Haziran seçimi süreci hem de 1 Kasım seçimi öncesinde kamu düzenini tehdit eden bir terör canavarı yaratıldığını öne süren Yüksekdağ, "Kendi yarattıkları canavarı, 'Eğer bana oy vermezseniz, beni tek başıma iktidar yapmazsanız' tehdidi ile halkın oyunu ve desteğini almanın gerekçesi haline, zemini haline getirdiler. Yarattıkları bu canavar, bütün Türkiye toplumunu tehdit eden, bölen, kontrol edilemez güç getirilemez bir noktaya gelmiş durumda. Kamu düzeni adı altında kamunun, halkın bütün varlık alanlarını tehdit etmek, baskıyla, kuşatmayla tehditle, gözaltı tutuklama operasyonlarıyla, kamunun düzenini bozmak, huzurunu kaçırmak, bugün saray ve AKP iktidarının temel yönetim biçimi haline gelmiş durumda" değerlendirmesinde bulundu.
"BU TARİHSEL BİR MÜCADELEDİR"
"Bugün zor politikalarıyla, şiddet politikalarıyla, rejimde kendi istedikleri otoriter değişikliği gerçekleştirmenin peşindeler" diyen Yüksekdağ, şu ifadelere yer verdi:
"Başkanlık rejimi, 92-93 yıllık Cumhuriyetin, daha otoriter ve faşizan bir anlayışla tahkim edilmesinden başka bir şey değildir. 93 yıllık Cumhuriyet tarihi boyunca Türkiye toplumu ve halkları değişim isteğini, demokratik cumhuriyet isteğini her ortaya koyduğunda darbe ile karşı karşıya kaldı. Bugün devlet geleneğini omuzlayan, devlet geleneği ile sımsıkı kenetlenmiş Saray, AKP iktidarı yine aynı şeyi yapıyor. Değişmek ve değiştirmek isteyen halkın karşısına, darbe anlayışını, darbe pratiğini dayatıyor. İşte bizler, 92 yılın ardından bir kere daha aynı şeyin olmasına izin vermeyeceğiz. Bir kere daha Türkiye halklarının demokratik cumhuriyete ulaşma, bu cumhuriyet demokratik bir biçimde yeniden kurma ve tahkim etme mücadelesinin önünü darbe ile kesmelerine, başkanlık ve diktatörlük siyaseti ile kesmelerine izin vermeyeceğiz."
"HDP OLARAK GÜCÜMÜZÜN FARKINDAYIZ"
HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, iktidarın, HDP'yi baraj altında tutmaya çalıştığını öne sürdü. Yüksekdağ şunları söyledi:
"Artık ölümü gösterip, sıtmaya razı etmek mümkün değildir. Bütün Türkiye halklarına 1 Kasım sürecinde savaşı, kaosu, baskıyı, ölümü ve kutuplaştırmayı gösterdiler. Kendi kötü iktidarlarına razı etmeye çalıştılar. Biz razı değiliz. Yüzde 51 razı değil. Yüzde 51 çok şeydir, yüzde 11 çok şeydir. HDP'nin o çoğulcu demokratik anlayışını temsil eden kesimler olarak gücümüzün farkındayız. Bu güçten ne kadar korktuklarının da farkındayız. Bütün seçim süreci boyunca sadece ve sadece bize karşı kampanya yürütmelerinin, her türlü derdi, davayı bırakıp sadece HDP'yi baraj altında tutmaya çalışmalarının bir anlamı olduğunu biliyoruz. Bunun anlamı, HDP'nin bağrında taşıdığı halkların değişim gücüdür. Artık bizler 92 yıllık Türkiye Cumhuriyeti'nin çoğulcu bir siyaset üzerinden reorganize olmasını istiyoruz."
"GERÇEK BİR ANAMUHALEFET PARTİSİ GÖRMEDİLER"
HDP'nin 25 yıllık siyasi partiler mücadelesi tarihinin ürünü olduğunu belirten Yüksekdağ, "Bizler her zulmü ve zorluğu gördük ama onlar daha bugüne kadar gerçek bir anamuhalefet partisi görmediler. Görecekler. HDP, bizler, Meclis'te de sokakta da yaşamın her bir alanında ve kıvrımında da bir anamuhalefet partisi olarak barışın, demokrasinin ve Türkiye halklarının hak ettiği yeni yaşamın sözcüsü, mücadelecisi olmaya devam edeceğiz" ifadesini kullandı.
"MÜZAKERELERİN YENİDEN BAŞLATILMASI İÇİN MÜCADELEMİZİ SÜRDÜRECEĞİZ"
Karşılarında bir siyasi iktidarın olmadığını, bir "operasyon iktidarının" bulunduğunu ileri süren Yüksekdağ, şunları kaydetti:
"Siyaset, söz söylemek demektir, proje üretmek, çözüm üretmek demektir ama bunlar söz söylemiyorlar, proje üretmiyorlar. Sadece tehdit ediyorlar, sadece operasyon yapıyorlar. Basına karşı operasyon, gençlere karşı operasyon, kitle örgütlerine karşı operasyon, işçilere, işverenlere karşı operasyon, kentlere, dağlara operasyon... Sadece operasyon yapan bir iktidar var karşımızda. Bir siyasi yapı ve Türkiye halklarının siyasi ihtiyaçlarını, siyasi yenilenme taleplerini karşılayacak bir iktidar yok. Bizler böyle bir ortam içerisinde yeniden barış sürecinin başlatılabilmesi için ısrarla müzakerelerin yeniden başlatılması mücadelemizi sürdüreceğiz. Israrla her yerde demokratik bir cumhuriyet için, demokratik bir anayasanın yapılması mücadelemizi, hazırlıklarımızı, çalışmamızı sürdüreceğiz. Israrla her yerde siyaset, yönetim dışına itmeye çalıştıkları halkımızın sesi olmaya devam edeceğiz."