AA muhabirine değerlendirmede bulunan Süleyman Soylu, şu açıklamalarda bulundu:
"HDP, silah bırakmalıdır yani kendi yan unsurları, kollarıyla bugün HDP, silahlı eylem içindedir. Sadece KCK ve PKK'nın silah bırakması yetmez, KCK ve PKK'nın teröristleri Türkiye'yi terk etmelidir. Bizim kararlılığımız bu şekildedir ama başka bir şey söylüyorum: HDP de silah bırakmalıdır. 'Ateşkes' diye bir söz Türkiye Cumhuriyetine, devletine ve milletine açık hakarettir. Ne hadleri var da Türkiye Cumhuriyeti Devletini, hükümetini, bir terör örgütüyle, PKK ile eşitlemek, aynı noktaya çekmek cüretinde bulunabilirler?"
"PKK'YA, HDP'YE, KCK'YA KOL KANAT GERENLER, GAFLET VE DELALET İÇİNDEDİR"
Soylu, ülkenin birliğine, dirliğine, kardeşliğine kasteden anlayışı kabul etmelerinin mümkün olmadığını söyledi.
"Milletimizi oyalamasınlar, kandırmasınlar ve farklı yöntemlerle de özellikle 6-7 Ekim olayları öncesi ve sonrası yalan üzerinden oluşturdukları kamuoyu gibi bir kamuoyu oluşturmaya çalışmasınlar" diyen Soylu, onlara yardımcı olan entelektüeller, sözde aydınlar ve yardımcı olmaya çalışan medya mensuplarına da açık çağrıda bulunduklarını, yaptıklarının gaflet ve delalet olduğunu anlattı.
AK Parti'nin samimiyetinin ortada olduğunu aktaran Soylu, şöyle konuştu:
"Türkiye'de 13 yıldır hiçbir partinin alamadığı risk alınmış ve Türkiye, demokrasi ile 785 bin kilometrekarede buluşturulmaya çalışılmıştır. Burada samimiyet ortadadır. Bu samimiyeti istismar eden anlayışa bugün kol kanat geren, aynen PKK'nın ve KCK'nın yaptığı davranış içindedir. Çok açık ve nettir. PKK'ya, HDP'ye, KCK'ya kol kanat gerenler, gaflet ve delalet içindedir. Bunun bir ötesi daha var. Kendi gazetelerinden, köşelerinden 'Biz terörle kendimizi ayırıyoruz' gibi ifadede bulunanlar, terörün hakla ilişkiler kısmı HDP'ye bir şekilde destek vermektedir."
Çözüm Süreci'ne de değinen Soylu, milli birlik ve kardeşlik sürecinin AK Parti'nin kendisi, felsefesi, siyasi hikayesi, gerçekliği ve var oluş temeli olduğunu vurguladı.
Soylu, şu değerlendirmede bulundu:
"AK Parti'nin itiraz ettiği şey, demokrasiyi istismar edip, zihni bulanıkların bundan istifade etmeye çalışmasıdır. AK Parti'nin itirazı bu ülkede, bu anlayıştan demokrasiye nazar getirip, Türkiye'ye maliyet yüklemeye çalışmalarıdır. Yoksa milli birlik ve kardeşlik sürecinde, başörtülülerin kendilerini ifade etmeleri de vardı. Bu da büyük bir demokratik haktır. Bunun içinde kat sayının kaldırılması da Kürtçe televizyon da Alevilerin kendilerini ifade etmeleri de vardır. Bunu sayfalarca çoğaltabiliriz. Bu süreç, AK Parti'nin Türkiye'de bir siyasi namus gereği ortaya koyduğu bir sürecin adıdır. Milli birlik ve kardeşlik süreci, Türkiye'nin çok partili hayatının en önemli, akdidir ve AK Parti'nin siyasi namus, milletine verdiği söz gereği üzerinde durduğu bir süreçtir."
Bu durumun PKK'nın alan hakimiyeti kurması anlamına gelmediğine de dikkati çeken Soylu, sözlerini şöyle tamamladı:
"Bu durum 'HDP'nin silahlı güç gösterisinde bulunması' demek değildir. 'Sözde siyasetçilerin milleti tahrik edip sokaklara dökmesi' demek değildir. 'Bu ülkede evde uyuyan iki polisimizin, bunların alçak örgütlerince katledilmeleri ve bizim açımızdan şehit edilmeleri' değildir. Biz bunun ne demek olduğunu biliyoruz. '78 milyon vatandaşımızın hürriyet ve özgürlük meşalesi altında hayatlarını devam ettirmesi' demektir. Selahattin Demirtaş da onun patronları da duysunlar, Kürt kardeşlerimizi PKK'nın o cellat zihniyetlerine teslim etmeyeceğiz."