Özlem YILMAZ/ GAZETE HABERTÜRK
İstanbul’da yaşanan HIV skandalı, böbrek yetmezliği çeken pazarlamacı Ahmet Emin Bilgin’in ölümüyle patlak verdi. Özel bir hastanede 12 Nisan 2011 tarihinde böbrek nakli yapılan Bilgin’e hem Kızılay’dan alınan, hem de hastanenin kendi merkezinden kan verildi. Bilgin, operasyondan bir süre sonra rahatsızlandı. 2 Ağustos’ta kanında HIV tespit edilen Bilgin, çoklu organ yetmezliği nedeniyle 29 Ağustos’ta öldü. Hasta için Kızılay’dan alınan kanda HIV tespit edilince aile olayı yargıya taşıdı.
7 ŞÜPHELİ DONÖR Bilgin’e verilen kan için Sağlık Bakanlığı müfettişleri 7 şüpheli donör belirledi. Kadıköy Başsavcılığı, bu 7 kişiden kan alınmasını ve HIV tespiti istedi. Ancak Kadıköy 2. Sulh Ceza Mahkemesi, “CMK’nın 76. maddesine göre, sadece suç mağdurlarından vücut örnekleri alınabilir, bu kişiler suç mağduru olmadıklarından kan alınamaz” diyerek talebi reddetti. Bilgin Ailesi’nin avukatı Sema Kılıç, 11 Kasım’da Kadıköy Başsavcılığı’na başvuruda bulunduklarını belirterek şunları söyedi:
‘TESTTE EKSİK VAR’ “Sağlık Bakanlığı 25 Kasım’da müfettiş gönderdi. Savcılık dosyasına özel hastanenin eski başhekimi ve üç doktorun savunmaları ulaştı. Doktorlar, ‘Kızılay’dan alınan kanı bir kez daha tetkik etme yükümlülüklerinin bulunmadığını’ belirttiler. Başhekim görevden alınırken, müfettişler 7 kan bağışçısını belirledi. Savcılık, gerekli tetkiklerin yapılmasını istedi. Ancak yasaya göre bu tetkik yapılamadı. Hâlâ HIV’li kanın hangi donörden hastamıza bulaştığını bilmiyoruz.” Sağlık Bakanlığı müfettişlerinin raporunu beklediklerini belirten Avukat Kılıç, “Kızılay’la ilgili olarak edindiğimiz bilgiler, bu kanın üç kişiye bulaştığı yönünde.
Kızılay, tüm yurttaki hastanelere kan veriyor. Kızılay’ın kan ürünleri bağışçılarının beyanıyla yetinmemesi, resmi prosedürde belirlenen şekilde gerekli testlerin yapılması gerekli. Aldığımız bilgi, test aşamasında eksiklik olduğu yönünde” dedi. Skandalda Sağlık Bakanlığı’nın da sorumluluğu olduğunu kaydeden Kılıç, “Rapor geldiğinde kimlerin sorumluluğu varsa, tazminat davası açacağız” diye konuştu.
1. Olay: HIV skandalı, böbrek yetmezliği olan52 yaşındaki pazarlamacı Ahmet Emin Bilgin'in ölümüyle patlak verdi. Ahmet E. Bilgin’in 25 yıllık eşi Satı Bilgin, “İki çocuğum babasız kaldı. Psikolojim bozuldu. Adalet yerini bulmalı” dedi.
2.Olay: İstanbul'da özel bir hastanede tedavi gören 58 yaşındaki bir Bağkur emeklisine daha HIV’li kan verildiği ortaya çıktı. Mart ayında by-pass geçiren hastaya 24 Mart’ta kan verildi. Temmuzda yapılan incelemede HIV tespit edildi. Hasta ocak ayında yaşamını yitirdi. Ailesinin isteği nedeniyle hastanın kimliğini açıklamayan Avukat Selçuk Bayram, Ümraniye Başsavcılığı’na başvurarak, Kızılay yetkilileri hakkında “taksirle adam öldürme ve AIDS virüsü bulaştırma” gerekçesiyle suç duyurusunda bulundu.
BAŞKASINA BULAŞTI MI?
Avukat Bayram, “Müvekkilimin HIV pozitif oluşu temmuzda tespit edildi. Ancak Kızılay’ın hastaneye gönderdiği uyarı yazısı 30 Kasım tarihli. Bu kişi HIV pozitif dolaşırken yine kan vermiş olabilir” dedi.
DONÖR BİSEKSÜEL OLDUĞUNU GİZLEDİ Bağkur emeklisine kan veren HIV pozitif donör tespit edildi. HIV’li kanın Kızılay’a sürekli kan veren bir donöre ait olduğu, donörün “biseksüel ilişki”ye girdiğini sorgulama anketinde gizlediği ortaya çıktı. Kızılay’ın özel hastaneye gönderdiği resmi yazıda, “Bağışçının tüm tarama test sonuçları negatif olmasına rağmen, bir sonraki bağışında HIV enfeksiyonu saptanmıştır. Bu kan ürününün kullanıldığı hastanızın bilgilendirilmesini rica ederiz” dendi.
3. Olay: HIV’li kanın üçüncü kurbanı, İstanbul’da yaşayan ve anne olmaya hazırlanan B.Z. oldu. Genç kadın, 24 Mart’ta erken doğum yaptı, bu sırada kendisine kanverildi. Genç kadın, hem bebeğini kaybetti, hem de hastanenin uyarısıyla HIV pozitif olduğunu öğrendi.
KIZILAY BAŞKANI DOĞRULADI Türk Kızılayı Genel Başkanı Ahmet Lütfi Akar, olayı doğrulayarak, “Sağlık Bakanlığı’nın bu konuda bir açıklama yapmasını bekliyoruz. Tek söyleyebileceğimiz, donörün kan vermeden önce anketteki bilgileri doğru yanıtlaması gerektiğidir. Verici bazı bilgileri gizlerse, HIV bulaşıp bulaşmaması şanstır” açıklamasını yaptı.
KIZILAY'DAN AÇIKLAMA GELDİ Türk Kızılayı Genel Başkanı Ahmet Lütfi Akar, bir bağışçının verdiği kan nedeniyle HIV bulaşan iki kişinin hayatını kaybettiği olayda, kanın bağışçı tarafından vücudunda enfeksiyon etkeni olduğu halde testlerin negatif bulunduğu ''pencere döneminde'' verildiği için bu durumun ortaya çıktığını bildirdi.
Akar, düzenlediği basın toplantısında Türk Kızılayının üzüntü ile karşıladığı bir olayla karşı karşıya olduklarını ifade ederek, HIV'li kan verilen ve hayatını kaybeden vatandaşların ailelerine başsağlığı dileğinde bulundu.
Bugün bazı basın ve yayın organlarında konuyla ilgili haberlerin yer aldığını dile getiren Akar, ''Öncelikle şunu belirtmek isterim ki haberlerde Kızılay kanı olarak belirtilen kan, Kızılay kanı değil toplumumuzun kanıdır. Bu kan Kızılay tarafından üretilmemiş, hastalık bulaştırılmamış sadece bir ihtiyaç sahibine ulaştırılmak için toplumumuzdan emanet alınmıştır'' dedi.
İhtiyaç sahiplerine güvenli kanın ulaştırılması için gereken tüm prosedürlerin titizlikle uygulandığını anlatan Akar, 2005 yılından itibaren başlatılan Güvenli Kan Temini Projesinin de riskleri en aza indirmek amacıyla hayata geçirildiğini söyledi. Türk Kızılayının kan ve kan bileşenleri ihtiyacını etkin ve zamanında karşılamak amacıyla tamamen gönüllülük esasına dayanarak vatandaşlardan kan topladığını dile getiren Akar, şöyle konuştu:
''Bu kapsamda kan bankacılığı bilgi, yönetim sistemimize kayıtlı olan söz konusu kan bağışçısı 17 Mart 2011 tarihinde Kuzey Marmara Bölge Kan Merkezi tarafından organize edilen sivil ekibe gönüllü olarak ilk kan bağışında bulunmuştur. Aynı gün Kan ve Kan Ürünleri Yönetmeliğinde belirtilen zorunlu testler yapılmış, test sonuçları negatif çıkmış ve test sonuçları çerçevesinde üç kan bileşeni üretilmiştir. Bileşenlerden eritrosit süspansiyonu 18 Mart 2011'de, trombosit süspansiyonu 19 Mart 2011'de, taze donmuş plazma da 15 Nisan 2011'de hastanelerin hizmetine sunulmuştur.
Aynı bağışçı yaklaşık 6 ay sonra, 28 Eylül 2011 tarihinde de ikinci defa kan bağışında bulunmuştur. 29 Eylül 2011 tarihinde bağışa ilişkin serolojik testlerin pozitif çıkması üzerine sırasıyla doğrulama laboratuvarında 3 Ekim 2011'de test pozitifliği doğrulanmış, alınan numune İl Sağlık Müdürlüğü Referans Laboratuvarına gönderilmiş ve pozitif sonuç 14 Ekim 2011 tarihinde kesinlik kazanmıştır. Kesinlik kazanan pozitif sonuç 24 Ekim 2011'de Kuzey Marmara Bölge Kan Merkezine ulaştığında bağışçıdaki ciddi, istenmeyen olayın Sağlık Bakanlığına sunulması amacıyla bölge kan merkezi tarafından D-86 isimli raporlama formu doldurularak İl Sağlık Müdürlüğüne bildirilmiş ve bağışçı bölge kan merkezine davet edilerek durum kendisine aktarılmıştır.''
"PENCERE DÖNEMİ" Bağışçının ikinci kan bağışının HIV pozitif olması üzerine kan bileşenlerinin imha edildiğini aktaran Akar, ''pencere dönemi'' ihtimali nedeniyle bağışçının mart ayındaki bağışının ardından elde edilen kan bileşenlerinin nakledildiği hastaların kontrolü için hastanelere yazılı bildirimde bulunulduğunu söyledi.
Türk Kızılayında kan bankacılığı alanında dünyada kullanılan en modern tarama testlerinin kullanıldığını belirten Akar, 2011 yılı içinde 49 adet HIV bulunduran kan bağışının tespit edildiğini ve bulaşma durumunun engellendiğini kaydetti. Ancak pencere dönemi nedeniyle kan bankacılığındaki laboratuvar testlerinin her zaman yüzde 100 kesinlikte sonuç veremeyeceğini ifade eden Akar, şöyle konuştu:
''Pencere dönemi kişinin virüse maruz kalması ile kanındaki virüs ve virüs belirteçlerinin henüz testlerde saptanabilir düzeye ulaşmadığı, dolayısıyla negatif bulunduğu zaman dilimidir. Kişinin vücudunda enfeksiyon etkeni olduğu halde yani bulaştırıcı olmasına karşın testlerin negatif bulunduğu dönemdir. Söz konusu bağışçının ilk bağışı sırasında HIV enfeksiyonunun pencere döneminde olduğu, bu nedenle laboratuvar testlerinin negatif bulunduğu, ancak 6 ay sonra gerçekleşen ikinci bağışına kadar HIV virüsü ve belirteçlerinin testlerde saptanabilir düzeye gelmesinden dolayı testin pozitifleştiği anlaşılmaktadır.
Pencere dönemindeki virüsün mevcut tıbbi teknolojilerle ertesi gün veya ertesi hafta tespit edilebilmesi de mümkün değildir. Bu süre bazı kaynaklarda aylarca sürebilmektedir. Bu nedenle kan bağışı öncesinde bağışçının verdiği doğru bilgilerin tüm testlerden daha çok değeri vardır. Bağış öncesi bağışçı sorgulama anketi ile riskli hastaya bulaş açısından riskli durumlar sorgulanmakta ve bu sorulara 'evet' yanıtı veren kişilerden kan bağışı kabul edilmemektedir. Eğer kan bağışçıları gerçek dışı beyanda bulunurlarsa yapılan tüm test ve işlemlere karşın hastalık bulaşma riski bulunmaktadır.''
"SAĞLIK BAKANLIĞI'NIN DA VEBALİ SÖZ KONUSU DEĞİLDİR"
Türk Kızılayının yönetmelik gereği bağışlanan kanları Hepatit B, Hepatit C, HIV ve Sifilis testlerinden geçirdiğini ifade eden Akar, bu testler yapılmadan kanların hastanelere gönderilmesi gibi bir durumun söz konusu olmadığını kaydetti. Akar, ''Türk Kızılayının bu bulaşmada hiçbir taksiratı, eksiği söz konusu değildir. Sağlık Bakanlığımızın da bu işle alakalı hiçbir eksiği, prosedürel ve diğer bakımlardan vebalı söz konusu değildir'' dedi.
Bunun Türkiye'de 4 milyon 500 bin kandan sonra ortaya çıkmış bir olay olduğunu ifade eden Akar, ''Binlerce hasta, lösemili insanlar, kan ihtiyacındaki kişiler, Türk Kızılayından kan beklemektedir. HIV, hepatit veya bulaşıcı hastalıklar ile Kızılayın ismini yan yana getirmek, kan bekleyen hastalarımıza ihanettir'' diye konuştu.
Akar, bir soru üzerine, kan bağışı yaparken doldurulan testte yanlış beyanda bulunmanın suç olduğunu, ''Kişiye, son zamanlarda, belli bir zaman aralığında şüpheli cinsel ilişkide bulunup bulunmadığı veya hemcinsiyle ilişkide olup olmadığı sorulmuştur. Kişinin buna yanlış cevap verdiği bellidir. Dolayısıyla suçludur, her suçlu gibi onun da cezalandırılması gerekmektedir'' şeklinde konuştu.
''Dünyaya göre Türkiyemizde veya Türk Kızılayının kan toplama kampanyalarında HIV sayısı son derece azdır. Bunda hem bizim son derece titiz çalışmalarımız, 2005'ten beri tüm teknolojiyi kullanmamız, hem de Türk milletinin, halkımızın bu konuya duyarlı olması ve geleneklerinden, ananelerinden gelen hasletleri bu konuda daha az enfekte olmamızı sağlamaktadır'' diyen Akar, bir gazetecinin, ''Bağışçı ile ilgili bir cezai yaptırımdan söz ettiniz. Nedir son durum?'' sorusunu da, ''Tüm bu hadiseleri biz Sağlık Bakanlığımıza rapor ediyoruz. Bunun gereğini onlar yapacaklar'' yanıtını verdi.
Türk Kızılayı Orta Anadolu Bölge Kan Merkezi Müdürü Armağan Aksoy da pencere dönemine ilişkin bir soru üzerine, hayatını kaybeden hastaların ölüm raporu hakkında bilgilerinin olmadığını belirterek, ''Ancak olayların HIV ile direkt ilgisi olmadığı kanaatimdeyim. Ancak tabii ki bulaş söz konusu olduğu anlaşılıyor. HIV için bu sürenin 15 günler civarında olduğunu bilmekteyiz. Ama bazı durumlarda aylara kadar gidebilmektedir'' bilgisini verdi.