gphaber

Meclis'te Dillerdeki Tekerleme !

SİYASET

"Ne parti ama, Unkapanı'nı geçti. Üçüncü kasette sanıyorum savcılık fezlekeye kısaca, "Partinin tümü" diye yazar..

Meclis'ten 'İklim' izlenimleri

Meclis'te iktidar ve muhalefet kulislerinin birleştiği yerde, Mehmet Akif Ersoy Sergisi açılmıştı. İstiklal Marşı'nın her kıtası ayrı bir tablo olarak resmedilmiş, her tablonun önünde biblo gibi çocuklar yerleştirilmişti. Başbakan sergiyi gezerken, hangi tablonun önüne geldiyse, çocuklar İstiklal Marşı'ndan bir kıta okudu. Öylesine canlı bir şekilde okuyorlardı ki, Meclis onların sesiyle çınlıyordu.

Beri yanda ise iki neyzen üfledikleri neyleriyle, siyasetin ağır havasına; ilahi göndermelerde bulunuyorlardı.

O an kendimi tuhaf hissettim.

Buna rağmen ne neyi, ne de neyzeni dinleyecek durumda olanlar vardı. Aday adayları Başbakan'ın eline dosya tutuşturmaya çalışırken, Başbakan'la görüşüp, bir daha aday olmama kararı alan AK Parti milletvekili ve bakanların isimleri de kulise düşmeye başlıyordu. Kiminde hüzünlü veda kiminde milletvekili olabilme umudu.

Başbakan bu hay huy arasında çıktı kürsüye.

İlk sözleri yaşam savaşı veren İbrahim Tatlıses için oldu. O vesile ile haberimiz oldu İbrahim Tatlıses'in, vurulmadan 1 gün Başbakan'a gönderdiği mesajdan.

Ancak ne Japonya'daki felaket, ne Tatlıses'in vurulması, ne de milletvekili adaylığı bu kez bir konunun önüne geçemedi.

Meclis'te herkesin dilinde bir tekerleme.

Sıcaksa

Soğuksa

İklimsa

Bir klima reklamı değil mi bu? Hemen güncel siyasete uyarlanmış bile.

Siyaset sevdi bir kez iklim konusunu.

Şimdiden hazır olun seçim meydanlarının en önemli malzemelerinden biri bu İklim konusu ve "Varan2" kaseti olacak.

Başbakan Erdoğan da değindi, "İklim" konusuna.

CHP'nin bir önceki Genel Başkanı Deniz Baykal'ın bir kaset komplosuyla gittiğini hatırlattı Başbakan.

Ardından sözü CHP'nin mevcut Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na getirdi. 'Bunu yeterli bulmamışlar ki yeni kaset komploları için görüşmeler yapıyorlar" dedi. Yetinmedi, "Bizzat kendileri gazeteci kimliği altında birtakım şahısları komplolarda kullanıyor" diye eleştirilerini sürdürdü.

Kaset işi çok karıştı. Yenileri çıkar mı bilmem ama. Şimdiden ayıralım.

Baykal'a ilgili "1. kaset" ortaya çıktığında Başbakan Erdoğan, "O odaya niye girdin açıkla" deyince, Önder Sav, "Bunun elinde başka bilgiler var" diye paniklemiş ve Deniz Baykal'ı tasfiye etmek için düğmeye basmıştı.

Başbakan Erdoğan'ın sözlerinden sonra, "Başbakan'ın elinde başka bilgiler mi var?" diye bu kez ben kuşkulandım.

Beni kuşkulandıran Başbakan'ın sözlerinden ziyade Kemal Kılıçdaroğlu'nun tavrı.

Bu olay ortaya çıktığı andan itibaren Kemal Kılıçdaroğlu anlaşılmaz bir şekilde panikledi.

ODATV İddianamesi kamuoyuna açıklandığı zaman birçok sorunun cevabını bulmuş olacağız. Acaba diyorum, Kılıçdaroğlu'nun bu denli paniklemesine yol açan bir konuşması mı var?

Belki bu sorulara yanıt bulabilirim diye CHP Grubu'na koştum. Bir yandan da Meclis'e mi gelecekler, yoksa ifade vermek için savcılığa mı gidecekler diye merak ediyordum.

CHP gibi köklü bir parti ne hallere düştü?

Eski Genel Başkanı Deniz Baykal, "Kaset 1"den gitti. "Kaset 2"den ise taciz mağduru.

Birinci kasetle gelen CHP'nin mevcut Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ise ikinci kaset için ifadeye çağrılıyor.

Partinin ikinci adamı Gürsel Tekin ise ikinci kasetin tanık sıfatıyla ifadeye çağrılanı.

Ne parti ama, Unkapanı'nı geçti. Üçüncü kasette ise sanıyorum savcılık fezlekeye kısaca, "Partinin tümü" diye yazar.

CHP Grubu'na ulaştığımda Kılıçdaroğlu henüz gelmemişti. Umut Oran birkaç partiliyle konuşuyor, adaylık için kılıcı çekmiş gelmiş olan Azimet Köylüoğlu, eski mebuslara, "Kasım Gülek tuvalete bile telefon çektirdi. Parti yönetimindeysen çalışacaksın arkadaş" diye nutuk veriyordu.

Deniz Baykal o sırada geldi. Kameralar hazırdı, hemen önünü kestiler. İlk soru savcılıktan bir çağrı gelip gelmediği oldu. "Sözlü olarak çağrı aldım" yanıtını verdi Baykal. Ardından Kemal Kılıçdaroğlu geldi. Soru sorulmasına fırsat vermeden grup salonuna girdi. Partililer heyecanlıydı ama Kemal beyi pek gergin gördüm.

Öyle ki, partililerin, "Başbakan Kemal" sloganlarına bile usulen karşılık verdi.

"Relaks müdürüm, relaks" diyecek oldum. Ancak o kadar hukukum olmadığı için, susmayı tercih ettim. Neme lazım bu tür telkinleri, kahvaltı sofrasında buluştuğu gazeteciler yapsın kendisine.

Kemal bey, bir medya kuruluşunu ziyarette, "İktidar yürüyüşünü başlatıyoruz" demiş. Tecrübeli bir meslektaşımız, "Koşu deyin efendim koşu" diye araya girmiş. Kemal bey de, "O zaman iktidar koşusunu başlatıyoruz" diye beyanatı patlatmış.


Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.