gphaber

Soylu Abant platformunda..

SİYASET

DP E.Gn.Bşk.Süleyman Soylu, 26.Abant Platformu'nda konuştu. Parlamenter sistemin bu haliyle Türkiye'yi geleceğe taşıyıp taşıyamayacağı konusunda kaygılarını dile getiren Soylu, yeni anayasadan bu konuda beklentilerinin olduğunu ifade etti.







DP E.Gn.Bşk.Süleyman Soylu, 26.Abant Platformu'nda konuştu. Parlamenter sistemin bu haliyle Türkiye'yi geleceğe taşıyıp taşıyamayacağı konusunda kaygılarını dile getiren Soylu, yeni anayasadan bu konuda beklentilerinin olduğunu ifade etti.

"Dervişhane tavrını büyük bir hayranlıkla izlediğim, konuşmalarındaki bilgeliği de bir vesile ile bugün ve dün takip ettiğimiz Kemal Burkay yurtdışına çıktığında veya gönderildiğinde ben 11 yaşındaymışım.


20.yüzyılda Türkiye için örnek alabileceğimiz çok şey olduğunu zannetmiyorum. Yirminci yüzyılın en sonunda deprem vardı, 28 Şubat vardı, Susurluk vardı, isterseniz daha da fazla saymayayım. Hele 1982 Anayasası’nı hiç saymayayım. Gerçi, konuşmasını çok beğendiğim CHP’li dostum lütfen alınmasın ama 21.yüzyılda da Türkiye’nin ana muhalefet partisi CHP’nin tüzük kurultayında olanları ve bu Tüzük kurultayında yazılanları gördükten sonra “Türk siyaseti adına umuda kapılmalı mıyız” diye de düşünüyorum, o da başka bir problem. Ve buradan bakınca da bu anayasa tartışmalarının yürütücüleri açısından, yani akademisi, sivil toplumu, düşünce yaratanları açısından değil de yürütücüleri açısından çok umutvar olmalı mıyız diye de düşünüyorum. O da bana göre büyük bir soru işareti.

Tam da buradan şuna gelmek istiyorum. Bu anayasanın bir stratejisi olması gerekir. O idari sistem, başkanlık sistemi ve hükümet sistemiyle ilgili söyleyeceğim.

21. Yüzyılın ilk on yıllık dilimini, Türkiye büyük bir sıçrama ile gerçekleştirdi. Hem ekonomik sıçrama yaptık, hem demokratik sıçrama yaptık. Belki 20.yüzyılda ezilenlerin eline geçen iktidar, bana göre iyi bir sınav verdi. Ama bu sistemden, ancak bu kadar ekmek çıkar. Artık bu sistem, 21. yüzyılın ikinci on yılında dünya gayrisafi milli hasılasının %1,2’sinden öteye bizi geçirir mi geçirmez mi, bunu tartışmalıyız. İkinci sıçramayı gerçekleştirirken, etrafımızdaki oluşan olaylara, küreselleşmenin bize baskısına, Avrupa Birliği ile olan ilişkilerimize bir şekilde bakmalıyız diye düşünüyorum.

Bütün bunları söylerken de, dört temel sorunumuz var, bir de bunlara bakmak gerekir: Kürt sorunu, Alevi sorunu, kadın sorunu ve Adem-i Merkeziyet sorunu. Bunu çözebilir miyiz? Bunu kim çözecek? Beni bağışlayın, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’nın da son derece şikâyet ettiği, aslında parlamenter sistemin kucağında oturduğu, onu sürekli manipüle ettiği, taciz ettiği, oligarşik bürokrasinin istediği parlamenter sistem Türkiye’de bunu çözebilir mi, göreceğiz. Neyle göreceğiz? Türkiye’de oluşturduğu şu Anayasa Uzlaşma Komisyonu’ndan çıkacak sonuçla…Çok uzak değil. İnşallah çözer ve biz bütün söylediklerimizde yanılırız.

Eğer Türkiye, hem siyasal sorunlarını, hem Aleviler konusundaki, Kürtler konusundaki samimiyetini ortaya koyabilmesi için parlamenter sistemin bütün çürümüşlüğünün ağırlığını üzerinden atmalıdır. CHP’nin yaptığı son kurultayı gördük. Fransa’da sosyalistlerin seçtiği Holland’ın seçimi, keşke CHP’ye ve Türkiye’ye biraz örnek olsaydı. O seçimde bırakın partili üyeleri ve katılımcıları 1 euro veren herkes ve “ben sosyalist değerlere bağlıyım” diyen herkes katıldı o kongreye ve oy kullandı, büyük bir katılım oldu.

Şimdi, Türkiye eğer biraz kendisini Suriye ile ilişkilendiriyorsa, biraz kendisini Gürcistan’la ilişkilendiriyorsa, biraz Balkanlar’la ilişkilendiriyorsa, biraz Irak’ın kuzeyi ile ilişkilendiriyorsa, eğer o ülkelerin kendisine öykünmesini de istiyorsa –bunu emperyal bir anlamda söylemiyorum ama bir entegrasyon anlamında veya iyi ilişkiler anlamında söylüyorum- çürümüş bir parlamenter sistemle ne bölgesel sorunlarını çözebilir, demokrasisini derinleştirebilir, ne de bir paydaşlık oluşturabilir. Hiçbirisini yapamaz. Ankara’nın istediği, Ankara merkezli ve yaklaşık 100 yıldır Türkiye’yi idare eden bir anlayışla Türkiye devam eder ve bu tartışmalar belki benim çocuğum 11 yaşına geldiği zaman ve Türkiye’den yine insanlar gitmek zorunda olduğunda da devam eder.

Yeni bir başlangıç yapmalıyız ve Türkiye bu yeni başlangıcı hem karar süreçlerinin hızlanması hem de demokratikleşmesi ve paydaşlığın oluşturulabilmesi için ortaya koymalıdır. Türkiye, bütün bunların yanısıra ayrılıkçı partiyi oluşturamazsa ve yeni anayasa da buna imkan vermezse, iddia ile söylüyorum ki yine kaotik durumlarla karşı karşıya devam edebilir. Konuşulmayan herşeyin ve korkuların tamamının önünün açılması lazımdır. Teşekkür ederim. "


Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.