Söz Bitmeden programında Elif Çakır’ın bugünkü konuğu Demokrat Parti Eski Genel Başkanı Süleyman Soylu oldu. Son grup toplantısının ardından Ak Parti rozetini takan Soylu, neden Ak Parti’yi seçtiğini, partiye geçiş sürecini ve bundan sonraki hedeflerini Elif Çakır’a anlattı.
Soylu Elif Çakır'ın programında yaptığı açıklamada şunları kaydetti;
Süleyman Soylu: Şimdi gönlüm çok rahat, milletvekilliği, bakanlık veya belediye başkanlığı seçimleri öncesi yapılan transferler doğal şeylerdir. Kendimi yenmekte zorlanıyorum bu tip tekliflerde ama şuanda seçim yok ve AK Parti, sayın Başbakan hizmet etmek isteyen Türkiye evlatlarına bir çağrı yapıyor, o günki birazda gençliğin inadı vardı ve DP'de devam etmiştik.
Elif Çakır: Yapabileceğinizi düşündüğünüz birşeyler vardı DP için, bugün gönlüm rahat diyorsunuz, yapacağınız birşey kalmadı mı yoksa umudunuzu mu kestiniz?
Süleyman Soylu: istişareden çıkan kararda da yüzde 60, yüzde 70 gidilsin kararı vardı ama kafa net değildi. Biz referandumdan önce yaptık böyle bir istişareyi herşeye rağmen kendi mahallemizde diyelim, ciddi bir mahalle baskısına rağmen Türkiye'nin önüne çıkan bu fırsatı değerlendirmemiz lazım dedik. Burada da yaklaşık 3,4 aydır bu sözler çıktığı andan itibaren bunu yapıyoruz ve arkadaşlarımızın oran vermem gerekirse yüzde 98, 99'u bu şekilde 'Evet bugün hizmet noktası burasıdır, AK Parti'ye gidilmeli' dediler.
Elif Çakır: Siz 2008'de Demokrat Parti Genel Başkanı oldunuz ama sonra 'başarısız oldum' dediniz ve ayrıldınız. Hakikaten asıl gerekçe bumuydu?
Süleyman Soylu: O, o döneme ait birşeydi, biz duyguları ile yaşayan insanlarız. 2008 döneminde DP Genel Başkanlığı'na çıktığımızda aklımızdaki temel mesele şu idi; Demokrat Parti evet aslına uydurulmalıdır, demokrasi mücadelesi verilmelidir, parti 2007'de bir fırsatı yeniden kaybetmiştir yani 27 Nisan e-muhturasında yapılan yanlıştır diye direnmesi gereken bir parti kenara çekilerek 'bu iktidar gitsinde belki yerine başkası gelir' diye sessiz kalmıştır. DP'de bu zihniyetin işgali olduğu için o 27 Nisan e-muhturasına 'hayır' diyemedi.
Elif Çakır: DP Genel Başkanlığı'na geldiğinizde riskli bir dönem değilmiydi?
Süleyman Soylu: Böyle bir imajı değiştirmek zordu, şimdi ben partiye geldim Genel Başkan oldum aslında gelirken belki 27 Nisan e-muhtırasında partimiz böyle bir değerlendirmede bulunmamış olsaydı belki bizde böyle bir adım atmazdık kontorlü alalım diye. İlk değerlendirmeleri yaptım, demokrasi, hürriyet, başörtüsü ile ilgili sözler söyledim ve partinin neredeyse yüzde 65'i, 70'i beni aradı 'Siz böyle şeyler söyleyemezsiniz' diye. Yüksek itirazlar geldi benim söylediğim sözler için, ciddi bir şekilde 'hayır biz buna karşıyız, ordu gelsin bu işi hallederiz' diyenler vardı bize. Halkın ne söylediğini kendi örgütümüze, kendi teşkilatımıza göstermemiz lazım, bizim teşkilatımız halkı unutmuştu çünkü. 18 ay genel başkan olarak DP'nin başında kaldım.
Benim Genel Başkanlığı'mın ikinci döneminde başladı kırılganlıklar, bir kongre yaptık sıfırlara gelmiş bir siyasi partiydi. Anadolu'yu gezdim bazen 1 kişiye konuştum, bazen 5 kişiye konuştum. Erbakan aklıma geldi o sıralarda, Erbakan'ı davet etmişler birzaman düğün salonunda 50 kişiye hitap etmiş, seneye buraya geleceğim burası tıklım tıklım olacak demiş ve evet seneye oraya gidince binlerce kişi karşılamış Erbakan'ı.
Elif Çakır: Sizin bırakmanız erken bir süreçte olmadı mı?
Süleyman Soylu: İnanın bütün şeyler aklıma geldi, arkadaşlarımızla biz herşeyin istişaresini yaptık, millet bize bir yol gösterecektir dedik ama ne zaman ki o parti bizim partimiz değil dedik o zaman herşey kırıldı. Ne zamanki Eskişehir'deki başkanı destekleme kararı, ne zamanki eski partilileri destekleme kararı alındıysa CHP'yi bazı yerlerde MHP'yi destekleme kararı alındıysa hep ters tepti bu davranışımız, eski arkadaşlarımızı desteklediğimiz için bunlar yaşandı. Bunu görünce anladım ki biz eğer millete, memlekete hizmet etmek istiyorsak, bu toprağın temel değerlerini bütünleştirmek istiyorsak burada bu mesele zor. İşte başarısız oldum dememin temel sebebi şudur, biz bir önceki seçimden önce oy alırsak parti içindeki vesayet sistemini kırarız ama alamazsak bu böyle devam edecektir. O vesayet sistemini kıracak, yeni bir ufuk açmadıktan sonra siz AK Parti'nin kapatılma davası açıldığında 'kapatılamaz' dendiğinde 'sana mı kaldı' deniyor, buna siz demokrasi adına sahip ve karşı çıkıyorsunuz.
Elif Çakır: Süleyman Demirel'in vesayeti bitmeden yeniden bir DP dizayn edilemez dediniz, Demirel yer yer CHP'yi de, MHP'yi de dizan ediyor. Hiç düşündünüz mü, darbeler oldu darbelerin içinde hep Süleyman Demirel vardı ve kendisine hiç birşey olmadı, bir öz eleştiri olarak DP'nin geçmişi açısından bunları düşündünüz mü hiç?
Süleyman Soylu: Tabii ki görüşüldü, arkadaşlarımızla hep bunları konuşuyorduk. Siz özgür bir ülkede yaşamak istiyorsunuz ve Süleyman Demirel bunları size etkin bir dille anlatıyor, burada kendisini idol olarak görmeniz çok doğal. Ben Bafra mitingini hatırlıyorum Hz. Ömer, Hz. Muhammed, Hz. Ali emanetin ehline teslimi, bütün bunlardan başka birşey yoktu ama 28 Şubat'ta bunlar ortaya çıktı ve 'Başörtülüler Arabistan'a gitsin' dediler o zaman.
Şimdi konuşulmuyor çok ama Adalet Partisi içinde İnönüist bir grup var mesela Demokrat Partililer'in cezaevinden çıkması üzerine Adalet Partisi bunlara cesaret edemedi, millet kendisini CHP karşısında orada tanımlayabilirdi ve orada tanımladılar. Türkiye'nin tablosunun 9. senfoni ile özdeşleştiğini görünce, Türkiye'nin temel noktası burası diyen insanların nasıl yanıldığını burada görmüş oldu.
Elif Çakır: AK Parti'ye transfer mi oldunuz, gönüllü olarak bir geçiş var ama pazarlık varmı? Bir ajandayla mı gittiniz?
Süleyman Soylu: Benim samimi bir insan olduğumu, meseleleri kişiselleştirmediğimi, demokrasi açısından Türkiye'nin geleceğini özdeşleştiren bir insanım ben. Ogün ki samimiyetim neyse bugün de odur ama inanın benim samimiyetimden daha fazla bir samimiyet gördüm sayın Başbakan'da. Son görüşmeyi Haliç Kongre Merkezi'nde yaptık, oradaki samimiyeti, Türkiye'nin meselelerinde ki yaklaşımlarını gördük ve bu kararı aldık.
Benim korkum şudur, Türkiye 1960'da bir darbe yaşadı, 1965-1970 arası ciddi bir ekonomik büyüme oldu ama demokratik bir büyüme olmadı. 1971 muhtırası ile bu ikinci döneme yansımadı. Rahmetli Özal bu fırsatı yakaladı ve orada yarı demokratik bir sıçrama oldu, ben bu ülkenin evladıyım, Türkiye geçtiğimiz 10 yılda iyi bir sıçrama yakaladı, faiz ve bütçe harcamaları neredeyse 3 kat aşağıya düştü bütün bunları gören, Türkiye'nin Kürt, Alevi, yerel yönetim meselesini kendisine benimsemiş bir anlayış var. Türkiye eğer bu ikinci sıçramayı yakalarsa tam demokratik bir ülke olur.
Elif Çakır: Peki istişare yaptınız mı?
Süleyman Soylu: Evet arkadaşlarımın neredeyse yüzde 95'i ile istişare yaptım, milletle istişare yaptım hatta. 'Bu çocuk sağda solda çok uğraştı' diyenler oldu, ikincisi 'AK Parti'ye gitsin, bizimde orada temsilcimiz olsun' diyenler oldu. Halk dedi ki; Gidin bu adamlara destek verin, bu Başbakan'a destek verin' biz o demokrasi cephesinin desteklenmesini istiyoruz' dediler bizim amacımız bu.
Süleyman Soylu: O günün Demokrat Partisi bu günün AK Parti'sidir
Süleyman Soylu: O günün Demokrat Partisi bu günün AK Parti'sidir
gphaber gphaber
SİYASET
Star Gazetesi yazarı Elif Çakır, sanattan siyasete, ekonomiden spora, hayata dair her şeyi konuklarıyla ‘Söz Bitmeden’de tartışmaya açmaya devam ediyor.
Paylaş: