Kısacık bir zaman diliminde Play-Off'u ortaya çıkardılar. Hiç bir futbol adamına, hiç bir yöneticiye-futbolcuya hiç bir şey sormadılar. Böylesine önemli bir konunun bizlere sorulmadan, 2 dakika içinde hayata geçirilmesini içime sindiremiyorum. Bu nedenle de açıkça diyorum, normalde bu lig iptal edilmeli, boşuna oynuyoruz.
Ben yanlış, saçma sapan kararlara karşıyım. Kısacık bir zaman diliminde Play-Off’u ortaya çıkardılar. Ne olduğu halâ belli olmayan bir sistem. Sadece bizim değil, bütün ligin dengesini bozdu. Biz Şampiyonlar Ligi’nde mücadele ettiğimiz için de en çok bizi yoracağa benziyor. Nasıl uygulanacağını halâ bir çok insan bilmiyor. Bu bir kenara, benim kabullenemediğim olay, bu kararı vermeden önce hiç bir futbol adamına, hiç bir yöneticiye, hiç bir futbolcuya hiç bir şey sormamaları. Böylesine önemli bir konunun bizlere sorulmadan, 2 dakika içinde düşünülüp hayata geçirilmesini şahsen içime sindiremiyorum. Bu nedenle de açıkça diyorum, normalde bu lig iptal edilmeli, boşuna oynuyoruz...
Galatasaray bir adım önde...
Dediğim gibi, sezon başladığından beri nefes almadan maçlara çıkıyoruz. Normal sezon bitecek, Play-Off başlayacak. Fenerbahçe maçını kazanmış olsaydık, az da olsa şampiyonluk için umutlarımızın devam ettiğini söyleyebilirdim, ancak berabere bitmesi hesapları alt üst etti. Sıralamaya baktığımızda Galatasaray şampiyonluğa en yakın taraf. Bir adım öndeler. Bizim açımızdan ikincilik büyük bir başarı olur. Elimizden geleni yapacağız. Ancak gerçekler var, hem ligin ilk devresinde hem de ikinci devresinde hiç hesapta olmayan kayıplar yaşadık. Manisa, Kayseri, Mersin ve Gençler karşısında puan kaybetmeseydik, herkesin önünde olacaktık. Play-Off’ta Galatasaray bir adım önde, Fenerbahçe’nin de şampiyonluk şansı bulunuyor, ancak biz ikincilik için mücadele edeceğiz inancını taşıyorum.
Pasta büyüyor, borç da büyüyor...
Benim yönetimden en önemli isteğim; “Futbolculara paralarını zamanında ödeyin. Çünkü bu şekilde ben onların pestilini çıkarabilirim. Bu şekilde ben onlardan her şeyi isterim. Zamanında ödeyemiyorsanız, o zaman astronomik rakamlarla futbolcu almayın. Ödeyemeyeceğiniz rakamları söz vermeyin.” Bu çok basit bir kural. Bakınız, Türk Futbolu’nda yıllar geçtikçe pasta büyüyor, ama aynı zamanda borçların miktarı da büyüyor. Bunda bir terslik var. Eskiden kulüpler ‘yok parayla’ borçlanırlardı. Şimdi çok parayla borçlanıyorlar. Bu sezon da aniden Şampiyonlar Ligi’ne katılımımızdan ötürü biz de bazı transferlere değerlerinden fazla para ödemek zorunda kaldık, çünkü değişiklikleri zamansız yapmak zorunda bırakıldık...
Selçuk İnan kalsın isterdim ama kalmak istemeyene kal demem
Burak’ın yeteneğini, gol vuruşlarını, takıma olan katkısını takdir ediyorum. Trabzonspor’a geldikten sonra çok mesafe kat etti. Bizim de katkımız olduysa ne mutlu... Onu eleştirenleri de anlayamıyorum. Adam gol atıyor; “Takımda neden bir tek Burak gol atıyor” deniyor. Adam 1-2 maç suskun kalsa, bu defa “Burak neden gol atamıyor” diye insafsızca eleştiriliyor. Buna katılmak mümkün değil. Burak bu sezon mükemmel bir performans ortaya koydu. Karakterli, iyi bir insan. En önemli tarafı da bu. Bana göre ona değer biçmek yanlış olur. O, Trabzon ve Trabzonspor için büyük değer. Ben geçen sezon da yönetime bildirmiştim. Hiç bir yerli oyuncunun gönderilmesini, satılmasını istemiyorum. Ancak değerini bulursanız yabancıları gönderebilirsiniz demiştim. Kısacası Selçuk’un da gitmesini kesinlikle istememiştim. Ama burada kalmak istemeyene de ‘dur’ diyemeyiz...
Trabzon hep daha fazlasını istiyor ama...
Trabzon’da herkes daha fazlasını istiyor. İyi futbol oynamamızı, yıldızların kadroya katılmasını, şampiyon olmamızı bekliyorlar. Ama diğer büyüklerle karşılaştırdığımızda, bunun imkânsız olduğunu bilmek lazım. Onların bütçesi, stat geliri ve potansiyeli bizlerden kat kat fazla. Yarışmak zorlaşıyor. Biz ne yapıyoruz; Yüreğimizi ortaya koyuyoruz. Takıma, tüm Türkiye’nin beğendiği futbolu oynatıyoruz. Gençleri kulübe kazandırıyoruz. Açıkça bakılırsa, Trabzonspor’da son yıllarda kadro değeri olarak güçlendik, ama borçlarımız azalmadı. Gelişim, kulüp yapısında da devam ederse başarılar büyür...
O tape'lerden bize ceza veremezler
Trabzonspor’la ilgili tapelere yükleniyorlar. Bizim tapelerde bir şey yok. Eğer tapelerden bir şeyler yapacaklarsa boşuna. Ben Fenerbahçe’yi de açıkça suçlamıyorum. Üzüldüğüm nokta başka. Ben diyorum ki, biz suçsusuz. Ama Fenerbahçe cephesi bir adım ileri gidiyor. Hem diyor ki ‘biz suçsusuz’, hem de diyor ki ‘Trabzonspor suçlu...’
Temmuz’dan beri iddiaları konuşuyoruz. İddianame kabul edildi, halâ tartışılıyor. Henüz bir karar verilmedi ve bizler yorum yapıyoruz. Ancak geçenlerde Fatih Terim çok güzel konuştu. Karar verilmeden önce olayları yorumluyoruz. Bu yanlış. Hele bir karar verilsin, ondan sonra yorumlarız da tartışırız da... Trabzonspor’la ilgili tapelere yükleniyorlar. Bizim tapelerde bir şey yok. Eğer tapelerden bir şeyler yapacaklarsa boşuna. O konuda görüşümü söyleyebilirim, ama yok. Ben Fenerbahçe’yi de açıkça suçlamıyorum. Zaten benim üzüldüğüm nokta başka. Ben diyorum ki, biz suçsusuz. Bu kadar! Ama Fenerbahçe cephesi bir adım ileri gidiyor. Hem diyor ki ‘biz suçsusuz’, hem de diyor ki ‘Trabzonspor suçlu...’
Suçluysak 50 yıl geriye gideriz
Kamuoyunda da bana göre yanlış tartışmalar yaşanıyor. Herkes son zamanlarda ‘büyüklerden biri küme düşerse ne olur?’; ‘Vay efendim X takım küme düşerse futbolumuz geriye gider’; ‘Telafisi yoktur’ falan gibi sözler konuşuyor. Ama kimse şu soruyu sormuyor. Kimse bu konuyu tartışmıyor. “Gerçekten şike yapılmışsa o zaman ne olacak?” Bu vahim bir olay. Şike yapılmış ise zaten UEFA cezayı kesecek. Bu bizi 5 yıl değil, 50 yıl geriye götürür. Aslında bunu tartışmamız gerekiyor. Olayı artık sulandırmak yerine, bir karara bağlamak şart. Oyalama, bu işte en büyük tehlike. Aydınlar federasyonunu hatırlayın. İlk açıklamaları “Vahim bir durum var” idi. Suçlu veya suçsuz olmalarına bakılmaksızın herkes zarar görüyor. Federasyon maç olaylarını inceliyor, hemen cezayı kesiyor; peki bu olayda neden karar veremiyor?
İşini iyi yaparsan, siyaset karışmaz...
Şimdi bakıyoruz herkes Başbakanımız’ın sözlerini tartışıyor. Katılanlar da var, eleştirenler de. Bakınız, uzun zamandır söylerler, siyaset spora müdahil oluyor. Özellikle de son yıllarda... O zaman ben de diyorum ki, “Kardeşim, sen futbolu adam gibi yönet, siyaset de karışmasın. Sen işini iyi yaparsan, adamlar neden müdahil olsun...” Bu işe böyle bakmak lazım. Başbakan neden durduğu yerde böyle bir açıklama yapsın. Türk Futbolu’nu yönetenlere sesleniyorum; “Siz yönetemiyorsunuz. Aslında siyaseti futbola sokan, işi bilmeyen yöneticilerdir. O yüzden bu hallere düştü futbolumuz.” Kimse Türk Futbolu’nun geleceğini düşünmüyor. Kimse de bir şey söylemiyor. Açık söylüyorum, Türk Futbolu yanlış yolda. Bana göre futbol artık bir amaç değil, araç oldu. Paradan başka bir şey düşünülmüyor.
Aziz Yıldırım Kadıköy'de önce hakeme sonra bize bağırdı gerçek bu..
Aziz Yıldırım halâ eski dönemleri anlatıyor. Urfa’daki kupa maçıyla ilgili imalarda bulunuyor. Bunlara gerek yok. Kadıköy’de 1-1 biten ve Fenerbahçe’nin şampiyonluğu kaybettiği karşılaşmada sayın Aziz Yıldırım devre arasında aşağı iniyor. İnanılmaz öfkeli bir şekilde hakemlere bağırıyor, çağırıyor. Bu etik mi peki! Bu olay bir kenara, geliyor benim futbolcularımı azarlıyor. Böyle bir şeye hakkı var mı? Sonra ben de “Başkanım olmuyor. Futbol bu, kaybedilir, kazanılır. Ayrıca 45 dakika daha var” şeklinde itirazda bulundum. Bu gibi olaylar futbolun içinde olmamalı. Halâ futbolun bir eğlence olduğunu kavrayamadık.
Kaynak : //www.spor3.com/lig-iptal-edilmeli-1276914h.htm#ixzz1rBfX0Tdb