Ders çalışmak, saatlerce kapalı bir oda ve masa başında hareketsiz kalmak, ödev yapmak insanoğlunun çok da tercih etmek istemediği davranışlardır. Özellikle gelişim dönemindeki çocuklar için bu durum sıkıcı olabilmektedir. Çünkü insan beyni hazza yönelen, hazzı isteyen bir yapıdır. Saatler boyunca edilgen bir şekilde TV karşısında kalabilir, bilgisayarla vakit geçirebilirken, masa başında ders çalışırken ya da ödev yaparken dakikalar çok gelebilmektedir.
Günümüzde ilk, orta ve lise düzeyinde çocuk ve ergenlerde en çok duyduğumuz konulardan bir tanesi de ders çalışma ve ödev yapmadaki isteksizliklerdir. Çocuk ya da genç aktif olmak ister. Bir oyunda, izlediği bir yayında ya da saatlerini geçirdiği bir telefon yazışmasında çok mutludur ve zamanın nasıl geçtiğini fark etmez. Ancak anne ya da diğer bir yetişkin ders çalışmasını istediğinde olaylar karışabilmektedir. Belirli bir alışkanlığın kazanılamaması, ders çalışma yöntemlerindeki eksiklikler, hazır bulunuşluluk düzeyi, başarısızlıklar vb. gibi sıralayabileceğimiz birçok madde ders çalışma konusunda isteksizliğin nedenlerinden olabilmektedir.
Öncelikli olarak çocuğun ya da gencin neden ödevini yapmak istemediği irdelenmelidir. Sebepler bulunup çözümü için yapılması gerekenler yapılmalıdır. İkinci olarak her şeyde olduğu gibi ders çalışma konusunda da plan yapmak ve bu plana uymak çok önemlidir. Bir makine gibi bireyin madde madde planlanan şeyleri yapması değil de, kişiye özgü, yemek, dinlence ve keyif için gereken zamanların tanındığı, dersler için uygun zaman dilimlerinin seçildiği programlar işlevsel olacaktır.
Yapılan programın uygulanabilmesi için ailedeki tüm fertlerin desteği çok önemlidir. Akşamları keyif içerisinde TV karşısında oturan bir ailede annenin kızım/oğlum haydi git ders çalış demesi çok etkili olamayabilir. Çocuğun aile ile nitelikli zaman geçirmesi ve paylaşımda bulunarak duygusal anlamda doyurulması önemlidir. Bu hazır bulunuşluluk sağlandığı takdirde çocuğun odasında ders çalışması mümkün olabilir. Bireyin saatler boyunca masa da oturup kitaplarıyla vakit geçirmesi, onun nitelikli bir şekilde ders çalıştığı anlamını taşımaz. Sadece dışarıdan öyle görünmek istediği için bunu seçmiş olabilir. İçsel olarak ders çalışmanın katkılarını aktarmalı, kısa süre bile nitelikli olarak bir şeyler başarması amaç edinilmelidir. Belirlenen kısa süre alışkanlık oluşturuldukça artırılabilir.
Ders çalış demek çoğu zaman işe yaramazken ilişkileri de zedeler. Bireyin sorumluluk sahibi olması sağlanmalı, ödevini kendisi takip etmeli ve yapmadığı takdirde de davranışının sonucunu (kötü not alma, öğretmenden uyarı alma, vb. gibi) kendi üstlenmelidir. Okul çantalarını bile velilerimizin taşıdığı günümüzde ödevi, kendi sorumluluğuymuş gibi düşünüp, çocuğun sağlıklı, güvenli ve sorumluluk sahibi bir birey olarak yetişmesini engelleyen ebeveynler olmaktan kaçınmalıyız.
‘Okul için değil, yaşam için öğrenmeliyiz!’ felsefesini çocuklarımıza empoze edip, ödev ve ders çalışma sorumluluğunu kazandırmak için gereken şeyleri yaparak, yürüdükleri bu hayat yolunda onlara sadece destek olmalıyız. Onlar yerine hareket etmemeli, onlar yerine yazmamalı, onlar yerine proje ödevlerini yapmamalıyız. Kısacası balık vermeyi değil de onlara balık tutmayı öğretmeliyiz. Ebeveynler olarak onların geleceği adına rahat olmalıyız ki, başarı ve mutluluğun tek yolu doktor, mühendis olmaktan geçmez. Bir hastanede hizmet için doktorun yanında sağlık personelinin, hemşirenin, hasta bakıcının da önemi büyüktür.
Sorumluluk sahibi olarak yetiştirdiğimiz birey belki okulda ders başarısı yüksek olamaz, ancak ödevlerini yapmayı da ihmal etmez ya da kitabını okula getirmeyi unutmaz. İlkokulda çantasını velilerin düzenlediği öğrenciler liseye geldiklerinde defter kitabını getirmeyi unutabiliyorlar Bırakalım, onlara güvenelim ve ailecek eğitsel ortamlar (kitap okuma saatleri, bilgi içerikli oyunlar oynama, vb. gibi) oluşturalım da kendileri karar versinler ders çalışmaya. İşte o zaman başarılı olurlar.
Sorumluluk sahibi olarak yetiştirdiğimiz birey belki okulda ders başarısı yüksek olamaz, ancak ödevlerini yapmayı da ihmal etmez ya da kitabını okula getirmeyi unutmaz. İlkokulda çantasını velilerin düzenlediği öğrenciler liseye geldiklerinde defter kitabını getirmeyi unutabiliyorlar Bırakalım, onlara güvenelim ve ailecek eğitsel ortamlar (kitap okuma saatleri, bilgi içerikli oyunlar oynama, vb. gibi) oluşturalım da kendileri karar versinler ders çalışmaya. İşte o zaman başarılı olurlar.
Emel AYGÜN
hüseyin yaşar demir i