Hürriyet yazarı Ahmet Hakan Coşkun bugün ki yazısında Cübbeli Ahmet olarak anılan Ahmeü Ünlü'ye yönelik polisin ve yargının tutumunu eleştirdi.
"Cübbeli'ye yapılan haksızlıklar" başlığında Ahmet Hakan şu ifadeleri kullandı:
Ne "Cübbeli'nin müridi" gibi davranacağız ne de "Cübbeli'nin azılı düşmanı" gibi...
önümüzde iki yol yok yani...
Cübbeli'nin yanlışlarına işaret ettiğimiz kadar Cübbeli'ye yapılan haksızlıkları da işaret edeceğiz..
*Mesela Cübbeli'nin eviin polisi kameraları tarafından alınan görüntülerinin medyaya sevris edilmesine karşı çıkacağız.
*Mesela Cübbeli'nin pekala tutuksuz yargılanması söz konusu olabilecekken tutuklu yargılanmasına itaraz edeceğiz.
Benzer bir tepkiyi dün Radikal yazarı Oral Çalışlar da dünki yazısında ortaya koydu. Çalışlar, Cübbeli Ahmet'in evindeki görüntülerin medyaya servis edilmesine ilişkin "Polis o görüntüleri servis ederek bize nasıl bir mesaj vermek istiyor" sorusunu gündeme taşıdı.
Daha önce eleştirmişti
Ancak Ahmet Hakan 9 Aralık'daki yazısına dile getirdiği ifadeler nedeni ile Cübbeli taraftarlarında sert bir yanıt almıştı.
Ahmet Hakan 9 Aralık'taki yazısında Cübbeli Ahmet Hoca hakkında sert satırlar kaleme almıştı. Hakan, ' kasetin çıktı hala utanmıyorsun' diye yazmıştı. Hürriyet yazarı bu satırları yazdığında Cübbeli Ahmet henüz gözaltına alınmamıştı. Ancak Ahmet Hakan'ın yazısının yayınlandığı gün Cübbeli Ahmet Hoca gözaltın alındı.
Ardından İsmailağa Cemaati şu sert açıklamayı yaptı;
Utanmaz Hakan!
"Gel gelelim çıktığı kabuğu beğenmeyen Ahmet Hakan'a. Arkadaş sen ne terbiyesiz adamsın. Baban ile omuz omuza namaz kılan insanları nasıl da lekeliyorsun. Hiç içeriği hakkında bilgin olmadığı halde nasılda iftira ediyorsun. Şu camiadan hiç mi vicdan kırıntısı kalmadı içinde? Senin hiç mi utanman yok? Sende diyeceksin ki: "Evet yok, bu gece alemleri insanda ne ahlak, ne vicdan bırakıyor, haramlar insanın kalbini taştan katı yapıyor." Sen bunu da diyemezsin çünkü o kadar düşmüşsün..."
Polemiği devam ettiren Ahmet Hakan bugünkü köşesinde kapsamlı bir Cübbeli Ahmet Hoca eleştirisi kaleme aldı. Hakan, yazısının finalinde ise Cübbeli'nin tutuklanmasına karşı olduğunu belirtti.
İşte Ahmet Hakan’ın o yazısı:
“32 kısım tekmili birden Cüppeli meselesi
AYLAR ÖNCE: “Cüppeli”nin kasetlerini biliyordum. Hem de aylar öncesinden... Yasadışı yolla elde edilmiş ve çirkin bir pazarlığa konu olmuş bu iğrenç görüntülerin bilinip yaygınlaşmasına katkıda bulunmak istemedim. O nedenle meseleyi fazla kurcalamadım.
Başka gazeteciler de benim gibi düşündüler. Onlar da girmediler konuya. Böylece Baykal’a bile gösterilmeyen tolerans “Cüppeli”ye gösterilmiş oldu. Geniş kamuoyu “Cüppeli”nin kasetlerinden haberdar olmadı.
UTANMADI: Kaset olayından sonra şöyle bir takibe aldım “Cüppeli”yi, “Bakalım utanacak mı?” diye... Yok, hayır! Milim yüz kızarıklığı oluşmadı... Hafiften bir geriye çekilme de olmadı... Mahcubiyet, utanç falan... Yok, hiçbiri yoktu... -
KARŞI ATAK: Hatta karşı atağa bile geçti: Önce “montaj” dedi. Sonra bu “montaj” savunması pek tutmayınca bu sefer “Benim görüntülerimi alıp oraya monte ettiler. Teknoloji o kadar ilerledi ki bunu yapmak çocuk oyuncağı” dedi. Bu da tutmayınca son savunma olarak şunu söyledi: “Kasetteki adam ben değilim, benim bir benzerimi bulup kasette oynatmışlar”. Taraftarları bu açıklamalara inandılar. Hatta bu açıklamalardan yola çıkarak internette propaganda çalışmaları yaptılar.
ÇETEYE HAVALE: “Cüppeli”, kamu önünde bunları söylüyordu... Tam o sırada el altından da kasetini çekip kendisine şantaj yapan kişilerle hesaplaşmaya çalışıyordu. Çete ve mafya meselesi işte bu noktada devreye girdi... “Cüppeli”, görüntülerini kasete çekip yayanların bulunmasını ve halledilmesini istiyordu. Çetelerden bunun yardımını talep etti.
DİNLEMEYE TAKILDI: “Cüppeli”yi bugün kuvvetli suç şüphesiyle Metris’e götüren süreç, işte tam bu noktada başladı. Çetelerle irtibatı dinlemeye takıldı. “Azmettirici” olarak itham edilmesi, suçlanması bu yüzdendir.
FAS İRTİBATI: Bugün anlıyoruz ki polisin elinde sadece çeteyle pazarlığa dair bulgular yok. Değişik ülkelerden “Cüppeli” için getirilen kadınlara dair bulgular da var. Bunlar da “Cüppeli” olayının yeni ve bu zamana kadar pek bilinmeyen tarafları...
YENİ SAVUNMA: İktidarda “Cüppeli”ye de saygı duyan insanlar var... Birkaç küçük grubu saymazsak kimsenin “Cüppeli” ile alıp veremediği yok. Yaygın medya onu daha çok “gülmece unsuru” olarak görüyor. İşte böyle bir ortamda “Cüppeli”, çok vahim ithamlarla tutuklandı.
Bu durumdan yırtmak için Cüppeli ve ekibinin bulduğu savunma şu: “Biz dinler arası diyaloga karşı çıktık, bu yüzden başımıza bunlar geldi. Bizi ‘cemaat’ yaktı”. Yani? “Cemaat” üzerinden iğrençlikleri temize çıkarma çabası... Başka bir şey değil.
TARAFTARLARI ŞOKTA: Siz bakmayın taraftarlarının adliye önünde yaptıkları gösterilere... Şokun etkisindeler onlar. Bir de kasetlerle ilgili geliştirilen savunmaların... Bu etkiler ortadan kalktığı anda sorgulama başlayacaktır. Bu sürecin ardından “Cüppeli”nin etrafındaki kişi sayısının hayli azalacağını söyleyebilirim.
VAKİT’İN HABERİ: Vakit gazetesinin konuyla ilgili verdiği habere acıyarak baktım. Gazete, “Cüppeli”nin tutuklanışını mümkün olduğunca gizleyerek vermiş. Haberde ne “kadın” kelimesi geçiyor, ne “fuhuş”. Spotta şu cümle yer alıyor: “Ünlü’nün yaşadığı bir alacak meselesinin çözümü için Karagümrük Çetesi’ne başvurduğu gerekçesiyle tutuklandığı bildirildi”. Dikkat! Bu gazete, Deniz Baykal’ın kasetinin üzerinde günlerce tepinmiş bir gazetedir.
SEVİNMEK: “Cüppeli”nin başına gelenlere sevindim mi? Hiç ama hiç sevinmedim. Hatta üzüldüm bile... Düşünün: Dini konularda iddialısınız. “Ehlisünnet dışıdır” diye birçok ahlaklı ve dindar insana çamur atıyorsunuz. Koca bir İran milletine “kâfir” diyorsunuz. Ve başınıza böyle bir şey geliyor. İnsan üzülmez mi?
TUTUKLANMA: Tutuklanmasını da anlayamadım. Ne vardı yani tutuksuz yargılansa...”