Mendi, darbe girişimine katılan sanıklardan şikayetçi olup davaya katılma talebinde bulundu.
Galip Mendi, Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü'nde görülen Akıncı Üssü davasının duruşmasına müşteki sıfatıyla katıldı.
Darbe girişiminin yaşandığı gece emekli Tümgeneral Burhanettin Aktı'nın kızının Gazi Orduevi'ndeki düğününe, eşi ve yanında emir astsubayı Aytaç Oğuz ile gittiğini belirten Mendi, düğünde nikah şahitliği yaptığını kaydetti.
Nikahın 21.00 gibi kıyıldığını, yaklaşık 15 dakika sonra da emir astsubayı Oğuz'un oturduğu masaya gelip Genelkurmay Başkanlığı önünde silah sesleri duyulduğunu söylediğini ifade eden Mendi, olayı araştırmasını ve kendisini bu konuda bilgilendirmesini söylediğini aktardı.
Oğuz'un kısa süre sonra tekrar gelip Genelkurmay önünde çatışma çıktığını söylemesi üzerine salondan ayrılmak üzere çıkış kapısına hareket ettiğini, bu sırada Jandarma Genel Komutanlığı Harekat Merkezi ile Genelkurmay Başkanlığı'nı arattığını ancak ulaşılamadığını dile getiren Mendi, 21.30'da kurmay başkanlığına vekalet eden Arif Çetin'i arayıp durumu ona sorduğunu kaydetti.
O sırada evinde bulunan Çetin'in de Harekat Merkezine ulaşamadığını, muhtemelen bir siber saldırı gerçekleştiğini düşündüğünü aktaran Mendi, karargaha gidip kendisini bilgilendirmesini istediğini ve kıyafetini değiştirdikten sonra geleceğini söylediğini belirtti.
Mendi, o gece Çetin ile son kez görüştüğünü söyledi.
Düğün yerinden kaçırmışlar
Düğün salonu önünde aracını beklerken dönemin Özel Kuvvetler Komutanı Zekai Aksakallı'yı gördüğünü, ona da durumu sorduğunu ancak net bir bilgisi olmadığını anladığını dile getiren Mendi, şunları kaydetti:
"Makam aracım yanaşırken düğüne birlikte gitmediğim emir subayı Murat Yılmaz, sivil giysili olarak koşarak birden yanıma geldi. Heyecan ve telaş içinde görünce çok şaşırdım. Bana, birinci başkan ve ikinci başkanın Genelkurmay Karargahında toplantıda olduğunu ve acele beklediklerini ifade etti. Ben eşime, 'Araca bin seni konuta bırakıp üstümü değiştirip Genelkurmay Karargahına geçeceğim' deyince Murat Yılmaz, tekrar atılarak, çok acil durum olduğunu, acele beklediklerini ve eşimi konuta götürmek üzere bir araç hazırlandığını söyleyince maalesef kendisine inandım. Zira, daha önceki plan dışı toplantılarda emir subayları vasıtasıyla bize bilgi verilirdi. Yaklaşık 8 yıl emir subaylığımı yapan birisinin bu çetenin içerisinde olduğu, yalan söyleyeceği ve ihanet içinde olacağı o an aklıma bile gelmedi."
Olayın aciliyeti üzerine emir astsubayı Oğuz'a, araçla eşini götürmesini söylediğini dile getiren Mendi, kendisinin de arabaya bindikten hemen sonra aracın sol arka kapısının açıldığını ifade etti.
Galip Mendi, sözlerini şöyle sürdürdü:
"O dönem Konya Jandarma Bölge Komutanı olan Timurcan Ermiş, eğitim elbiseli, silahlı, tabancalı olarak araca aniden ve sinsice bindi. Timurcan Ermiş'in araca binmesiyle araç, süratle hareket etti. Kendisine, 'Bu halin ne, Konya'dan buraya niye geldin bu kıyafetle, gecenin bu saatinde bu kıyafetin anlamı nedir?' diye sorular sordum. Yüksek sesle çıkıştım. Kendisi, Akıncılar'da bana bilgi verileceğini, birliklerin faaliyete geçtiğini, darbe yapıldığını ifade ederek Özel Kuvvetler Komutanlığı'nın da bu işin içinde olduğunu, beni de aralarında görmek istediklerini söyleyince büyük bir tepki gösterdim. İşin içinde başka şeyler olduğunu anlayıp 'Siz çete misiniz, eşkıya mısınız?' diye bağırınca, kendileriyle birlikte olmayacağını anlayan Timurcan Ermiş, silahını doldurup kafama doğrulttu. 'Allah belanızı versin' diyince Ermiş, tabancayı sürekli kafamda tuttu. O arada Murat Yılmaz’a da '8 yıldır yanımda yılan beslemişim. Sen de bu çetenin içindeymişsin, yazıklar olsun. Allah belanızı versin.' dedim. Timurcan'a da 'Vurursan vur' diye bağırdım."
Silah zoruyla Akıncı'ya götürülmüş
Galip Mendi, sonraki süreçte de Murat Yılmaz'ın, şoför Oğuzhan K'ye silah doğrulttuğunu öğrendiğini ve Akıncı'ya kadar başına tabanca doğrultulmuş şekilde gittiklerini dile getirdi.
Darbe öncesi Timurcan Ermiş'e yönelik istihbarat kaynaklarından FETÖ bağlantısı olduğuna yönelik bilginin aklına geldiğini vurgulayan Mendi, darbe teşebbüsünün bu örgütle bağlantılı olduğunu anladığını söyledi.
Akıncı Üssü nizamiyesine yaklaştıklarında bir VİP minibüsün önlerine geçip durduğunu, teğmen ve üsteğmen rütbeli, pilot tulumlu kişilerin, aracının etrafını sardığına değinen Mendi, Ermiş'in araçtan inerek VİP minibüsteki birileriyle konuştuğunu, ardından da dışarıdaki birileriyle konuştuğunu belirterek, "Tepki göstermeseydim beni çok büyük ihtimalle darbeyi sevk ve idare ettikleri Akıncılar Kışlası'nda harekat merkezine götüreceklerini değerlendiriyorum." şeklinde beyanda bulundu.
Kısa süre sonra kendilerini takip ettiğini bilmediği koruma ekibinden astsubay Halil Gözalıcı'nın şoför mahalline geçip sürücü er Oğuzhan K'yi geri gönderdiğine işaret eden Mendi, yaklaşık 200 metre sonra su deposuna benzer küçük bir binanın önünde durduklarını, kendilerini pilot tulumlu üç subayın karşıladığını bildirdi.
Mendi, labirent şeklinde girişi bulanan binaya girdiklerini, içeride çelik bir kapı ve üstünde "Sorgulama merkezi" yazısı bulunduğuna dikkati çekerek, başında bekleyenlere, yapılanların Türk subayına yakışmadığını söylediğini anlattı.
Bir süre sonra odaya başlarında bir yüzbaşı bulunan pilot tulumlu havacıların girdiğini anlatan Mendi, yaşadıklarını şöyle anlattı:
"Bu ekibin sorumlusu olan yüzbaşı, büyük bir saygısızlıkla, orada tam anlayamadım. 'Falanca örgüt adına sizi tutuklamaya geldim.' dedi. 'Hangi yetkiye dayanarak beni tutuklayacaksın' dedim. Yüzbaşı, pervasızca ve saygısızca, emir aldığını, bu emir gereği beni tutuklayacağını ifade etti. Elindeki plastik kelepçeleri göstererek 'Elinizi uzatın, kelepçeleyeceğiz.' dedi. Ben yine tepki gösterdim. Yanında bulunan diğer subaylar iki kolumu birleştirerek kelepçeyi taktılar. Kin ve nefretle kelepçeleri sıktılar. 'Yunanlılara bile esir olsaydım bu muameleyi görmezdim' dedim. Daha sonra ayaklarıma da plastik kelepçeyi taktılar. Gözümü kapatacak şekilde başıma siyah bir bere geçirdiler."
Başoğlu'nu da yanına getirmişler
Ağzının da bantlandığı bilgisini paylaşan Mendi, yaklaşık 30 dakika sonra yine ayak sesleri duyduğunu ve yanındaki sandalyeye bir kişinin oturtulduğunu, bu kişinin gözlüklerini sorması üzerine sesinden dönemin Kara Kuvvetleri Komutanlığı Eğitim Doktrin Komutanı Orgeneral Kamil Başoğlu olduğunu anladığını belirtti.
Ağzındaki bant gevşediği için konuşabildiğini ve bir süre Başoğlu ile bu şeklide görüştüklerini ifade eden Mendi, başlarında nöbet tutanların konuşmalarına izin verdiğini söyledi.
Mendi, tuvalet ihtiyaçları için yaklaşık 50 metre mesafedeki bir binaya götürüldüklerini, gece boyunca jet ve nakliye uçakları ile helikopterlerin seslerini duyduklarını kaydetti.
Gece elektriklerin kesildiğini, sabah olduğunu ise içeri sızan gün ışığından anladığını bildiren Galip Mendi, bu sefer bomba ve makineli tüfek sesleri duyduklarını, bir süre sonra ise iki kişinin içeri girdiğini, son olarak tuvalete gittiklerinde plastik kelepçelerinin takılmadığını ifade etti.
En son kendilerini tuvalete götüren kişinin Cumali Pusat olduğuna işaret eden Mendi, Halil Gözalıcı'nın kapıdan seslenerek "Komutanım duydum, Sizi vuracaklar." diyerek, burayı terk etmek gerektiğini söylediğini bildirdi.
Mendi, saatin 10.30-11.00 civarında olduğunu, Cumali Pusat'ın da kapının yakınında durduğunu ve kendilerini buradan çıkartacağını, haklarını helal etmelerini istediğini söyledi.
Pusat'ın, burayı terk etmelerine yardımcı olacağını değerlendirdiğini vurgulayan Mendi, daha sonra lojman nizamiyesinden çıkış yaptıklarını, hiçbir güvenlik görevlisini görmediklerini bildirdi.
Yolda polislerin olduğunu ve ardından Kazan Emniyet Müdürlüğüne geçtiklerini anlatan Mendi, ardından da Genelkurmay Başkanı'nın yanına geçip durumu izah ettiklerini kaydetti.
"Darbeden önceden haberdar olduğunu değerlendiriyorum"
Emir subayı için "Murat Yılmaz'ın da bu çetenin tam içinde olduğu açık ve nettir." değerlendirmesinde bulunan Galip Mendi, eski Tuğgeneral Ermiş'in, savunmasında Jandarma Genel Komutanı'nı güvenli bir yere götüreceklerini öne sürdüğünü anımsatarak, bir komutanın güvenliğinin sağlanması için başka bir ilde görevli ve izinde olan bir generalin görevlendirildiğini, 46 yıllık görev hayatında duymadığını kaydetti.
Mendi, "Birilerinden akıncılar talimatı aldığı açık ve nettir. Ermiş'in Ankaraya izin bahanesiyle geldiğini, darbeden önceden haberdar olduğunu değerlendiriyorum." dedi.
Galip Mendi, şöyle devam etti:
"Aynı mesleği yapmak ve aynı üniformayı giymekten utanç duyduğum müfteri Timurcan Ermiş'in iddialarını tamamen reddediyorum. Götürüldüğüm yer kesinlikle 141. Filo Harekat Merkezi değildi. Sığınak şeklinde küçük bir binaydı. Burada üst düzey bir toplantı yapılması akla ve mantığa aykırıdır. Üsteki kamera kayıtlarının incelenmesini talep ediyorum. Ermiş'in tüm ifadeleri kendisini kurtarmaya yönelik, yalan ve iftiraya dayalı bir senaryoya dayanıyor. Aslı astarı olmayan beyanlarından dolayı kendisinden şikayetçiyim."
Darbe girişimine katılan sanıklardan da şikayetçi olduğunu yineleyen Mendi, davaya da katılma talebinde bulundu.
Duruşmaya, taraf avukatları ve sanıkların müştekiye sorularıyla devam ediliyor.
Güncelleme Tarihi: 24 Eylül 2018, 17:10