banner171

Erdoğan Ve Kılıçdaroğlu Kutlu Doğum'da

Diyanet İşleri Başkanlığı, Kutlu Doğum Haftası dolayısıyla Sinan Erdem Spor Salonu’nda ‘’Hazreti Peygamber ve Merhamet Eğitimi’’ konulu etkinlik düzenledi.Etkinliğe Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da katıldı.

Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından Ataköy Sinan Erdem Kapalı Salonu'nda düzenlenen 'Merhamet Peygamberi' temalı Kutlu Doğum Haftası etkinliğine binlerce insan akın etti. Spor salonunu tıklım tıklım dolduran davetliler programa yoğun ilgi gösterdi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Bu geniş coğrafyada yaşayan her bir insanın, şu soruyu kendisine çok güçlü ve çok samimi bir şekilde sormasını, bunun cevabını en samimi şekilde aramasını, araştırmasını gönülden arzu ediyorum: Nerede yanlış yaptık ve yapıyoruz? Neden bu haldeyiz? Hangi hata, hangi eksiklik bizim coğrafyamızı, bizim medeniyetimizi buralara getirdi? Bu coğrafya neden kanla, gözyaşıyla, acıyla anılan bir coğrafyaya dönüştü? Neden her köşeden feryat yükseliyor? Neden yakın çevremizde havaya küller savruluyor? Neden çocuklar ölüyor, neden kadınlar umutsuzluk içinde, çaresizlik içinde kıvranıyor? Yoksulluk neden bu coğrafyanın kaderi haline geliyor? Evet, neden uzunca bir süredir farklı ülkelerde kardeş kardeşi, aynı kıbleye dönenler birbirlerini katlediyor?'' dedi.

Başbakan Erdoğan, Diyanet İşleri Başkanlığınca, Kutlu Doğum Haftası dolayısıyla Sinan Erdem Spor Salonu'nda düzenlenen ''Hazreti Peygamber ve Merhamet Eğitimi'' konulu etkinlikte yaptığı konuşmada, Peygamber'in doğumunun sevincinin idrak edildiği Kutlu Doğum Haftası'nın, ülkeye, millete ve tüm insanlığa hayırlar getirmesini diledi.

Erdoğan, ''Bugün Hazreti Peygamber'in alemlere rahmet olarak dünyamızı şereflendirdiği, insanlığı hakikatin ışığı ile aydınlattığı bir doğuşun yıl dönümünü kutluyoruz. Evet o, alemlere rahmet olarak gönderilmişti. Tüm dünyanın, tüm insanlığın, o rahmetten, bereketten ve o ışıktan istifade ettiği bir doğum, takdir edersiniz ki sıradan bir doğum değildir'' şeklinde konuştu.

Varlığa anlam kazandıran, zulmeti yani karanlığı aydınlatan, insanlığı rahmet ve merhametiyle kuşatan bir peygamberin anılmaktan ziyade anlaşılmayı hak ettiğini vurgulayan Erdoğan, ''Kutlu Doğum Haftası'nın, hem Peygamber-i Zi Şan'ın anlaşılmasına hem de onun bizlere ilettiği İlahi Mesaj'ın yaşanmasına vesile olacak şekilde idrak edilmesini tüm kalbimle temenni ediyorum'' diye konuştu.

Erdoğan, Diyanet İşleri Başkanlığına, başkanlığın tüm teşkilatına, her yıl Hazreti Nebi'nin farklı bir vasfını öne çıkararak, en güzel etkinliklerle, onu, özellikle çocuk ve gençlere tüm özellikleriyle anlattıkları için şükranlarını sundu.

Bu yılki Kutlu Doğum Haftası etkinliklerinin ana temasının ''Hazreti Peygamber ve Merhamet Eğitimi'' olarak belirlenmesini son derece anlamlı ve isabetli bulduğuna işaret eden Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:

''Burada, İstiklal şairimiz Mehmet Akif'in, Hazreti Peygamber'in kutlu doğumunu anlattığı şu dizeleri ve hissiyatı sizlerle paylaşmak isterim. Diyor ki Akif; 'On dört asır evvel yine bir böyle geceydi/Kumdan, ayın on dördü bir öksüz çıkıverdi/Lakin o ne hüsrandı ki, hissetmedi gözler/Kaç bin senedir halbuki bekleşmedelerdi/Nereden görecekler, göremezlerdi tabii/Bir kere zuhur ettiği çöl en sapa yerdi/Bir kere de ma'mure-i dünya o zamanlar/Buhranlar içindeydi bugünden de beterdi/Sırtlanları geçmişti beşer yırtıcılıkta/Dişsiz mi bir insan, onu kardeşleri yerdi'. Peygamber efendimiz, işte böyle bir dünyaya gözlerini açtı. O dünya, kız çocuklarının diri diri toprağa gömüldüğü bir dünyaydı. O dünya, kadınların insanlık dışı muamelelere, istismara maruz kaldığı bir dünyaydı. O dünya, zengini daha da zenginleştiren, yoksulun yaşam hakkını elinden alan bir dünyaydı. Köleliğin, imtiyazın, ırkçılığın, ayrımcılığın en sert, en şedid şekilde hüküm sürdüğü bir dünyaya gelmişti Hazreti Peygamber. Rahmet Peygamberi, Alemlere Rahmet olarak gönderilen Peygamber, işte böyle bir dünyayı, rahmetin, merhametin, şefkatin, uhuvvetin, paylaşma ve dayanışmanın hüküm sürdüğü bir dünya haline getirdi. Bedevi, onun gözlerinin içine bakarak medenileşiyordu. En vahşi insanlar, onun şefkati karşısında uysallaşıyordu. Cimriler cömertleşiyor, katı yürekler yumuşuyor, husumetler kucaklaşmayla sona eriyordu. Ashabı için, 'Onlar Yıldızlar Gibidir' buyurmuştu Resul-i Ekrem... Evet, kuraklığın dudakları kuruttuğu yeryüzünde, Hazreti Peygamber çöle inmiş nur; onun ehlibeyti, ashabı ise vahayı, kurtuluşu, teslimiyet yoluyla selameti işaret eden birer yıldız gibi sahrayı aydınlatıyordu.''

İnsanın değerleriyle insan, hayatın değeriyle hayat olduğunu vurgulayan Erdoğan, Hazreti Muhammed'in, yaşanmaya değer bir hayatı yaşadığını ve örnek bir hayat sunduğunu belirtti.

Başbakan Erdoğan, onun vefatıyla dahi insanları, tüm insanlığı aydınlattığını kaydederek, Necip Fazıl'ın, ''Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber/Hiç güzel olmasaydı, ölür müydü Peygamber'' dizelerini hatırlattı.

-''BİZİM RUHUMUZUN RENGİ MERHAMETTİR''-

Doğumuyla alemin susuzluğunu gideren Hazreti Peygamber'in, vefatıyla dahi varlığa anlam kattığını ifade eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Şu hususun altını özellikle çizmek istiyorum: Biz, rahmetin, varlıkların bütününü kuşattığı bir dünyanın, bir medeniyetin insanlarıyız. Bizim ruhumuzun rengi merhamettir. Bizim acılarımızın şifası merhamettir. Bu medeniyet öyle bir medeniyettir ki komşusu aç iken tok yatmayı elinin tersiyle iter. Bu medeniyet, sadece yanında, yöresinde değil, yeryüzünün herhangi bir coğrafyasında zulüm varsa, o zulmü ortadan kaldırmadan gözüne uyku girmeyen insanların medeniyetidir. Nerede bir yetim varsa, onun başını okşamadan, ona sahip çıkmadan yüreği ferahlamayan insanların medeniyetidir. Çünkü çocuklara evcik yapan, onlarla oynayan bir Peygamber'in ümmetidir bu medeniyetin insanları. Biz, işte bu merhamet medeniyetinin mensuplarıyız. Merhametin olmadığı yerde insan yoktur, insaf yoktur.''

Bütün yaratılanların, Allah'ın rahmet sıfatı gereği seçkin, merhamete hak sahibi olduğunu dile getiren Erdoğan, Yunus Emre'nin ''Yaradılanı severiz yaradandan ötürü'' ve Mevlana'nın ''Bu dünyaya ayırmaya, bölmeye gelmedik. Biz bölüneni birleştirmeye, kırılanı tamir etmeye geldik'' sözlerini anımsattı.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, şöyle devam etti: ''Bizim coğrafyamızdan Tiranlar, Sezarlar, Firavunlar, Neronlar, kanlı despotlar değil, Mevlanaların, Hacı Bektaşların, Ahi Evranların, Yunusların izinden yürümüş yöneticiler çıkmıştır. Bizim coğrafyamız kanla, kılıçla değil, kalemle, mürekkeple şekillenmiş bir coğrafyadır. Şimdi, bu geniş coğrafyada yaşayan her bir insanın, şu soruyu kendisine çok güçlü ve çok samimi bir şekilde sormasını, bunun cevabını en samimi şekilde aramasını, araştırmasını ben gönülden arzu ediyorum: Nerede yanlış yaptık ve yapıyoruz? Neden bu haldeyiz? Hangi hata, hangi eksiklik bizim coğrafyamızı, bizim medeniyetimizi buralara getirdi?''

Bu coğrafyanın tarih boyunca, refahıyla, zenginliğiyle, ilimde, sanatta, mimaride, musikide ortaya koyduğu şaheserlerle anıldığını anlatan Erdoğan, ''kitaplar coğrafyası'', ''zengin kütüphaneler coğrafyası'' olan bu coğrafyanın aynı zamanda bilim insanlarının el üstünde tutulduğu, bilim ve sanatın tarihte en büyük değeri ve itibarı gördüğü coğrafya olduğunu belirtti.

Erdoğan, bu coğrafyanın, bu medeniyetin, dünya bilimine, medeniyetine, kültürüne en büyük ve en hayati katkıları sağlamış bir coğrafya ve medeniyet olduğuna dikkati çekerek, şu ifadeleri dile getirdi:

''Peki bu coğrafyaya ne oldu da o kitaplar yakıldı? O zengin kütüphaneler bugün nereye gitti? Hikmetin peşinde bir ömür vakfeden gönül insanları, o güzel insanlar, güzel atlara binerek nerelere gittiler? Bu coğrafya neden kanla, gözyaşıyla, acıyla anılan bir coğrafyaya dönüştü? Neden her köşeden feryat yükseliyor? Neden yakın çevremizde, havaya küller savruluyor? Neden çocuklar ölüyor, neden kadınlar umutsuzluk içinde, çaresizlik içinde kıvranıyor? Yoksulluk neden bu coğrafyanın kaderi haline geliyor? Ve evet, neden uzunca bir süredir farklı ülkelerde kardeş kardeşi, aynı kıbleye dönenler birbirlerini katlediyor neden? Bu soruların cevapları, açık söylüyorum, zor cevaplar değildir aslında. Bu soruların cevapları uzaklarda değildir, kalın kitapların derinliklerinde, karmaşık kimyasal denklemlerin içinde değildir kardeşlerim. Bu soruların cevapları başkasında da değil, bizzat bizdedir, kendimizdedir, nefsimizdedir. Çok karmaşık analizler yapmaya hiç gerek yok. Bizi biz yapan değerler terk edildiğinde, işte bu sonuç da kaçınılmaz olacaktır. Eğer yolda insanları rahatsız eden bir taş var da siz onu oradan almıyorsanız, yolun dışına atmıyorsanız, orada çürüme başlıyor demektir. Eğer komşunuz aç yatarken siz tok yatıyorsanız, orada bozulma başlamış demektir.

Bir yaşlının önüne geçiyorsanız, bir engelliye yol vermiyorsanız, her gün trafikte başkalarının hakkına tecavüz ediyorsanız, orada çözülme başlamış demektir. Bütün sosyolojik, siyasi, ekonomik, jeopolitik analiz ve değerlendirmelerin ötesinde, en önce kalbimizi, ruhumuzu yoklamak durumundayız. Hesaba çekilmeden kendimizi hesaba çekmek zorundayız. Bizim neslimiz de dahil olmak üzere, genç nesiller, çok büyük meselelere, bölgesel, küresel meselelere günlerimizi, gecelerimizi ayırdık. Sabahlara kadar çay eşliğinde yapılan sohbetlerde gençler ülkeleri kurtardı, çağları kapattı, çağları açtı, İslam coğrafyasının her meselesine teorik çözümler üretti ama alt kattaki komşu yatağa aç girmişse, üst kattaki komşunun oğlu, okula gitmek için yol parası bulamıyorsa, tüm o teorik tartışmaların bir karşılığı olabilir mi?''

Kılıçdaroğlu: Peygamberimizin güzel ahlakına ihtiyacımız var

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Hz. Muhammed'in güzel ahlak sahibi bir insan olduğunu belirterek, "Her türlü şiddet ve terörün kol gezdiği, kadın haklarının karga tulumba yerlerde süründüğü, cennetin ayaklarının altına verildiği annelerimizin şiddet gördüğü çağımızda sevgili Peygamberimizin o güzel ahlakına ihtiyacımız var." dedi.

Ataköy Sinan Erdem Kapalı Spor Salonu'nda düzenlenen Kutlu Doğum Haftası etkinliğine katılan CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu bir konuşma yaptı. Hz.Muhammed'e övgü dolu sözlerde bulunan Kılıçdaroğlu, "Sevgili Peygamberimiz insanların dertleriyle dertlenen, halkın içinde, halktan biri gibi söküğünü diken, yaşayan, gariban biri konuşursa sonuna kadar dinlerdi. Gayet mütevaziydi. Kul hakkından sakındırırdı. Kul hakkı yiyenlerin iflah olmayacağını, Allah'ın bile kul hakkına karışmayacağını buyurdu. Haksız kazanç ve servet edinmenin, yalan söylemenin emanete ihanet etmenin İslam ile bağdaşmayacağını bildirdi. Yüce Peygamberimizin ahlakı Kur'an'dı. Yüce Peygamberimiz 'komşusu açken tok yatan bizden değildir' buyurmuştu." diye konuştu.

Hz. Muhammed'in halkın içinden biri olduğuna dikkat çeken Kılıçdaroğlu, "Peygamberimiz bir gün Uhud Dağı'nı gösterdi. 'Bu dağ altın olsa ve altınları benim olsa hepsini Allah'ın kullarına dağıtırdım' diyerek mal mülk ve dünyalıkda gözü olmadığını ifade ederek halkın refahını düşünmüştür ve asla servet edinmemiştir." ifadelerini kullandı. Son günlerde şiddet olaylarının arttığını da belirten Kılıçdaroğlu, "Her türlü şiddet ve terörün kol gezdiği, kadın haklarının karga tulumba yerlerde süründüğü, cennetin ayaklarının altına verildiği annelerimizin şiddet gördüğü çağımızda sevgili Peygamberimizin o güzel ahlakına ihtiyacımız var. O savaş dışında, kimseye el kaldırmamıştır." şeklinde konuştu.

İslam dininin barış dini olduğunu anlatan Kılıçdaroğlu, "Sevgili Peygamberimiz en büyük zulüm olan şirki yıkmıştır. İslam yalnızca Allah'a tapan inancı getirmiştir. İslam kula kulluğu kaldırmıştır. Hz Muhammed çocukluk yıllarından itibaren taşkın olmayan çocukluk haline sahipti. O en zor anlarda dahi metaneti kaybetmeyecek güçlü bir kişiliğe sahiptir. Peygamberimiz hiç öfkelenmezdi. 'Asıl pehlivan öfkesini yenendir' buyurmuştur." ifadelerini kullandı.

 

Diyanet İşleri Başkanı Görmez: Toplumlar bugün şiddetin açtığı yaralara merhem arıyor

Kutlu Doğum Haftası etkinliğinde konuşan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, şiddetin giderek normalleştiğini söyledi. Küresel çaplı şiddet olayları bir yana şiddetin bireylerin günlük hayatlarında en çok başvurdukları iletişim biçimlerinden biri haline geldiğini belirten Görmez, "İnanıyorum ki yüreklerdeki bu hiddet ve şiddeti ancak merhamet iksiri onarabilir." diye konuştu.

Programın açılış konuşmasını yapan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, "Diyanet İşleri Başkanlığı'mızın çeyrek asır önce 'Hz. Peygamberi anmaktan anlamaya' şiarıyla başlattığı Kutlu Doğum Haftası geleneği milletimizin kalbinde var olan Peygamber sevgisini harekete geçirmiş ve bu gelenek sadece ülkemiz için değil bütün gönül coğrafyasında gurbet ellerinde yaşayan bütün vatandaşlarımızın arasında bir bilgi ve irfan ziyafetine bir kardeşlik şölenine bir manevi yenilenme haftasına dönüşmüştür. Vesile olan bütün büyüklerimizi minnet rahmet ve şükranla yad ediyorum." ifadelerini kullandı. Son günlerde yaşanan şiddet olaylarını da hatırlatan Görmez, "Toplumları ve uluslar arası ilişkileri derinden etkileyen küresel çaplı şiddet olayları bir yana şiddet bireylerin günlük hayatlarında en çok başvurdukları iletişim biçimlerinden biri haline geldi. Şiddet giderek normalleşmekte ve hayatımızda kalıcı hale gelmektedir. Son zamanlarda çocuklara ve kadınlara yönelik hunharca işlenen cinayetlerin toplumsal dinamiklerimizle tezat arz edecek şekilde artış göstermesi, gazetelerin üçüncü sayfa haberlerinin birinci sayfaya taşınması sonucunu doğurdu. Toplumlar bugün şiddetin açtığı yaralara merhem arıyor. İnanıyorum ki yüreklerdeki bu hiddet ve şiddeti ancak merhamet iksiri onarabilir." şeklinde konuştu.

"Biz muhabbet ile Muhammed'i birleştirmiş muhabbet ile Muhammed'i asla birbirinden ayırmayan bir kültürün bir medeniyetin çocuklarıyız" diyen Görmez, "Amacımız bu muhabbeti bilgiye, marifete, tanımaya, tanışmaya, anlamaya ve yaşamaya dönüştürmektir. Böyle olduğu içindir ki her yıl bizi biz yapan değerlerimizi yeniden inşa eden bir konuyla huzurunuza çıkıyoruz. Bu sen"ki konumuz 'Hz. Muhammed ve merhamet eğitimi" diye konuştu.

Modern çağın rekabet anlayışının merhamete hayat hakkı tanımadığını belirten Görmez, "Merhamet insanın dinamizmini prangalayan yeteneklerini ahlaki insani bazı kayıtlarla daraltan üretimi düşüren bir kavram olarak sunulmakta ve rekabet esnasında her türlü yola başvurmak mübah sayılmaktadır. Oysa tevazuda tekebbür ile elde edilemeyecek bir gücün saklı olduğu paylaşımda bencillikle ulaşılamayacak bir mutluluğun olduğu, merhamette acımasızlıkta olmayan bir verimliliğin olabileceği unutulmamalıdır. Başarının zekanın ancak tevazu elbisesi içinde güzel göründüğü hatırlardan çıkabilmektedir. Mutluluk paylaşmak için vardır. 'Ötekinin mutluluğu olmayınca benim de mutluluğum olmayacak' bilgisine sahip olan insan mutlu olmaya namzet insandır." şeklinde konuştu.

Bakan Çelik: Barış için insanlık artık fabrika ayarlarına dönmelidir

Devlet Bakanı Faruk Çelik, dünyada yaşanan savaşlar, kargaşalar, isyanlar ve siyasi belirsizliklerin Hz. Muhammed'in yeryüzüne getirdiği merhamet duygusunun eksikliğinden kaynaklandığını dile getirdi. Her gün küçük çocukların hunharca katledildiğini, aile içi ve kadına karşı şiddetin örneklerinin yaşandığını belirten Bakan Çelik, insanlığın bir damla petrolün, bir damla kandan ve gözyaşından daha değerli gördüğü bir imtihandan geçtiğini söyledi. Bakan Çelik: "Yeryüzünde küresel barışın sağlanması ve merhametin yeniden egemen olması için insanlığın artık gaflet uykusundan uyanması, kendisini var eden değerlerle barışması, kısacası fabrika ayarlarına dönme vakti gelmiş ve geçmektedir." dedi. .

Programda konuşan Devlet Bakanı Faruk Çelik, yapılan kutlamanın sıradan bir kutlama olmadığını, sevgi, şefkat ve merhamet kaynağı Hz. Muhammed'in zalimleşen, gaddarlaşan insanlığa yeniden hatırlatmak için toplandıklarını belirtti.

Kutlu Doğumun cahiliyenin ve tüm değersizlikleri İslam'ın pak ve temiz değerlerine dönüşmenin bir başlangıcı olduğunu aktaran Çelik, "Kutlu doğum, müminin kendini Hz. Muhammed'in ahlakıyla bütünleştirmesi için bir fırsattır. Kutlu Doğum, Mümin'in bireysellikten, egoizmden kurtulması için bir fırsattır. İşte bunun için Kutlu Doğum etkinlikleri bireysel ve toplumsal değişim ve dönüşümleri katkı sağladığı oranda anlamlıdır ve anlamlı olacaktır." diye konuştu.

Hz. Muhammed'in 571'de doğumunun insanlık için bir milad olduğunu vurgulayan Bakan Çelik, "Çünkü bu tarihten vicdanların nasırlaştığı kalplerin taşlaştığı yüreklerin pas tuttuğu bir anda karanlıkları aydınlığa kavuşturan bir güneş doğdu. Bu güneş zulme karşı merhameti, haksızlığa karşı adaleti, yeşerten bir güneşti. Peygamberimizin dünyaya ayak basması rotasını kaybeden, insanlığını unutan insanlara yüce Allah'ın merhametinin rahmetinin bir göstergesidir. O yüce Allah'ın insanlığa bir hediyesi, bu aleme gelmiş güzellikleri zirvesidir. Onun doğumuyla birlikte insanlık adeta yeniden doğmuş, dünyanın dört bir yanında sevgi, hoşgörü, adalet, merhamet ve kardeşlik duyguları hayat bulmaya başlamıştır." ifadelerini kullandı.

Hz. Muhammed'in isminin ulaştığı coğrafyalarda zalimlerin kılıçlarının körleştiğini, mazlumların umutlarının ise yeşermeye başladığını aktaran Faruk Çelik, ırklar, renkler ve kavimler Hz. Muhammed'in bize getirdiği mesajda buluşarak kardeş olduklarını aktardı.

İnsanlığın merhameti yeniden hatırlamaya, yaşamaya ve yaşatmaya her zamankinden daha çok ihtiyacı olduğunu aktaran Bakan Çelik, "Merhamet var oluş nedenidir. Her şey merhamette var olmuş, yeryüzü merhametle nizama kavuşmuştur. Merhameti öldüren insanlığı öldürmüş olur. Merhametin olmadığı yerde rahmet olmaz. Şefkatin yeşermediği kalpte şiddet eksik olmaz." diye konuştu.

Günümüzde körpecik çocukların hunharca katledildiğini, her geçen gün aile için ve kadına karşı şiddetin yeni örnekleriyle karşı karşıya kalındığını dile getiren Çelik, şöyle konuştu: "İnsanlık bir damla petrolün, bir damla kandan, bir damla göz yaşından daha değerli gördüğü bir imtihandan geçiyor. Bir tarafta açlık çeken milyonlar, bir tarafta israfı marifet sayan yığınlar. İnsanlığın içinde bulunduğu bu durum hiç de iç açıcı değildir. Bu karanlık tablonun en önemli sebebi, merhamet duygusunun vicdanları terk etmesi, bencillik, hırs ve kin ve nefretin kalpleri esir almasıdır."

Son yıllarda artan savaşlar, siyasi çatışmalar, isyanlar, kavga ve kargaşaların hep bu merhamet eksikliğinin tezahürü olduğunu belirten Bakan Çelik sözlerini şöyle tamamladı: "Oysaki yağmurun toprağı, toprağın canlılara gösterdiği merhametin zerresini insan insana gösterse bugün dünya çok daha farklı, yaşanabilir olurdu. Güneş hala doğuyorsa, gezegenler ilk günkü gibi nizamlarını koruyorsa. Toprak her yıl yeniden taptaze uyanıyorsa yardımlaşma duyguları hala yaşıyorsa bu tablo merhametin eseridir. Küresel barış istiyorsak merhametin egemen olmasını istiyorsak insanlığın artık gaflet uykusundan uyanma, kendisini var eden değerlerle barışma, kısacası fabrika ayarlarına dönme vakti gelmiştir. Hatta geçmektedir."

Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından Kutlu Doğum Haftası etkinliklerinin açılışı Sinan Erdem Kapalı Spor Salonu'nda düzenlenen "Merhamet Peygamberi" adlı programla yapıldı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan ile birlikte katıldığı programa CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Devlet Bakanı Faruk Çelik, Adalet Bakanı Ahmet Kahraman, İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, Süryani Metropoliti Yusuf Çetin, Türkiye Ermenileri Patriği Vekili Aram Ateşyan ve çok sayıda davetli katıldı.


YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner208

banner148

banner150

banner153