banner171

Nihat Hatipoğlu gıybeti ve manevi kul hakkını anlattı

İlahiyatçı Prof. Dr. Nihat Hatipoğlu, bugünkü yazısında, gıybetin inanan insanlar için ne kadar ağır bir vebal olduğunu anlattı.

Nihat Hatipoğlu gıybeti ve manevi kul hakkını anlattı
 İşte Nihat Hatipoğlu'nun Sabah Gazetesi'nde yer alan o yazısı..
GIYBET EDENLERİ SUSTURUN

Çağımızın en büyük hastalıklarından biri 'gıybet'tir. Bu hastalık ne yazık ki inananların arasında da çok yaygındır. Yazık diyorum çünkü gıybetin nasıl bir günah olduğu Kuran'ın ayetleriyle açıklanmıştır. Ama Kuran'ı okuyan, Müslümanlığı kimseye bırakmayan bazı insanlar bu hastalığın tam ortasındadır. Kendilerini tatmin edip vicdan baskısını azaltmak için de bahaneler bulurlar. Hiçbir bahane, gıybet ve dedikoduya meşruiyet kazandırmaz. Kâfirin dedikodusu bile haramdır. Manevi en büyük kul hakkı elbette gıybettir.

Hz. Peygamber (s.a.v.) gıybet karşısında susmamızı eleştiriyor. "Dinleme, itiraz et ve müminin iffetini koru" buyuruyor.

Bir Müslüman'ın gıybetinin yapıldığını duyduğumuzda, yapmamız gerekeni Hz. Peygamber şöyle anlatıyor:

"Gıyabında kardeşinin ırzını (şeref ve haysiyetini) himaye eden kimseyi cehennem ateşinden azad etmek, Allah'ın üzerindeki bir haktır." (Ahmed, Müsned, VI, 461)

Başka bir rivayette de "Önünde kardeşinin gıybeti yapılırken buna karşı durmayana ahirette onun günahı yükletilir" denilir.

"Kardeşinin şeref ve haysiyetini savunan kimsenin Allah da kıyamette yüzünü cehenneme karşı korur."

Hz. Peygamber (s.a.v.) bütün bunları buyurduktan sonra şu ayeti okudu: "Müminlere yardım etmek üzerimize bir haktır." (Rum, 47)

İNSANLARIN ÇİĞ ETİNİ YEDİNİZ..

Kiminin arkasından el-kol hareketi yapıp, Hümeze ve Lümeze yaptınız. İnsanların mezardaki ölülerini bile rahatsız ettiniz. Mezar ehli bile sizden şikâyet etmekte. Öldüğünüz gün mezarınıza üşüşecekler. Dostlarınız, arkadaş ve yaranlarınız değil, zebanilerle karşılaşacaksınız.

Suizanda bulundunuz. İnsanların çiğ etini yediniz. İnsanlara kötü lakaplar taktınız. Yerilen birini gördüğünüzde linç şehvetiniz kabardı. Bir toz, bir taş, bir çakıl da benden dediniz. Taş fırlattınız. Bu taş göz mü çıkardı, kafa mı kırdı bakmadınız bile. Övülen birini gördüğünüzde kıskançlık ve hased damarlarınız kabardı. Saldırdınız. Saldırttınız. Yalan ve doğru ne bulduysanız çılgınca kullandınız. Peki, bu borçları ne yapacaksınız? Bunların hesabını adınıza kapatacak neyiniz var? Kim size Allah'a karşı şefaatçi olacak. Borçlusunuz. Yükünüz ağır. Vebaliniz büyük. Gidecek yeriniz yok. Sığınacağınız emanınız yok. Sığacağınız terazi yok. Amel defteriniz günahlarla taşıyor. Bütün bunlardan sonra da secdeye baş koyuyorsunuz. Namaz kılıyor, hacca gidiyor, zikir çekiyor, sadaka veriyorsunuz. Beş vakit cemaate bile koşuyorsunuz. Bu manevi borçları ödemedikçe bu çukurdan çıkmadıkça her ibadetiniz, her zikriniz yüzünüze iade edilecek. İsterseniz secdede ölün,isterseniz Kâbe'nin avlusunda ölün fark etmez.

Güncelleme Tarihi: 05 Aralık 2014, 12:13
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner208

banner148

banner150

banner153