Şentop, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz'daki darbe girişiminin 3. yılı dolayısıyla AA muhabirinin sorularını yanıtladı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde 2002'den bu yana Türkiye'de büyük bir değişim yaşandığını, özellikle vesayetçi anlayışı tasfiye etmek üzere büyük bir gayret gösterildiğini dile getiren Şentop, nihayetinde de 15 Temmuz'daki FETÖ'nün darbe teşebbüsü ile karşılaşıldığını söyledi.
Aynı terör örgütünün 17-25 Aralık 2013'te hükümet darbesi teşebbüsünde bulunduğuna işaret eden Şentop, örgütün bunda da başarılı olamadığını belirtti.
Şentop, "2002'den 2016'ya kadar olan süreç içerisinde Türkiye'deki vesayetçi anlayışın adım adım tasfiye edildiğini düşünüyorum." ifadesini kullandı.
15 Temmuz'un, Türkiye'de fiilen darbe dönemini sona erdirdiğinin altını çizen Şentop, bu olayda milletin anayasal düzene, demokrasiye sahip çıkmasının, siyasi iktidara sahip çıkmasının ayrı bir önem taşıdığını anlattı.
Dünya tarihinde de 15 Temmuz'un önemli bir yer tuttuğunu belirten Şentop, şöyle devam etti:
"Bütün halk hareketleri, hep siyasi iktidarlara, yönetimlere, hükümetlere karşı olmuştur. Dünya tarihinde ilk defa bir halk hareketi, hükümete, siyasi iktidara sahip çıkmak üzere yapılmıştır. Bu bakımdan da benzersiz bir harekettir."
Cumhurbaşkanı Erdoğan liderliğinde 2002'de başlayan siyasi hareketin, "devlet ile millet bütünleşmesini", "milletin değerlerini devletin değerleriyle özdeşleştirmeyi" sağlamayı hedeflediğini aktaran Şentop, bunun sağlandığını da 15 Temmuz'da gördüklerini ifade etti.
"15 Temmuz, FETÖ'nün neler yapabileceğini gösterdi"
Meclis Başkanı Şentop, 15 Temmuz'un, FETÖ'nün neler yapabileceğini de gösterdiğini söyledi.
17-25 Aralık teşebbüsü ve sonrasında yaşanan gelişmeleri yurt dışında anlatabilmenin kolay olmadığını ifade eden Şentop, 15 Temmuz olduktan sonra bu örgütün kendi amaçları için neler yapabileceğini, neleri göze alacağını, ne kadar gözü kara hareket edebileceğini herkese gösterdiğini vurguladı.
"Şu bağlam çok önemli; FETÖ'nün birinci ve en büyük hedefi şüphesiz Türkiye'dir. Fakat tek hedefi Türkiye değildir." diyen Şentop, parlamenter diplomaside buna işaret ettiğini ve bu konunun üzerinde durduğunu anlattı.
FETÖ'nün, dünyada birçok ülkede, siyasi iktidarları ele geçirmek, yönlendirmek, kontrol altında tutmak, siyasi istikrarsızlıklar ortaya çıkarmak için kendine göre bir eylem planının bulunduğuna dikkati çeken Şentop, şunları kaydetti:
"Dost ve kardeş ülkeleri ikaz ederken, sadece 'Türkiye'de böyle bir darbe teşebbüsü oldu, bunu yapanları ülkenizde barındırmayın, bize verin yargılayalım gibi.' bir yaklaşımımız olmuyor. Bununla beraber 'Türkiye'de yaşanan bu darbe teşebbüsü, siyasi iktidara, anayasal düzene karşı kalkışmanın benzerleri başka ülkelerde de olabilir. Sizin ülkeleriniz de bu anlamda tehdit altında. Bu yeni jenerasyon bir örgüttür. Bu uluslararası bir terör örgütü, bir istihbarat örgütü gibi çalışan bir örgüttür' ikazında da bulunuyoruz."
Şentop, Türkiye'den başka ülkelere giden FETÖ militanlarının, gittikleri ülkelerin çocuklarını, kendi örgütlerine mensup birisi olarak, örgüt militanı olarak yetiştirdiklerine dikkati çekerek, bu uyarılarını da dost ve kardeş ülkelerin siyasetçilerine anlattıklarını söyledi.
"FETÖ ile uluslararası bir mücadele yürütülmeli"
Meclis Başkanı Şentop, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın gittiği ülkelerin devlet başkanlarına FETÖ'ye ilişkin anlattıkları ve bu konudaki çağrıları ile Dışişleri Bakanlığı diplomatlarının faaliyetlerinin büyük ölçüde karşılık bulunduğunu ifade etti.
FETÖ konusunda birçok ülkede önemli adımlar atıldığını dile getiren Şentop, FETÖ'nün bazı ülkelerde terör örgütü olarak kabul edildiğini, FETÖ'ye ait kuruluşların, okulların kapatıldığını belirtti.
Şentop, bu örgütle, uluslararası bir mücadele yürütülmesi gerektiğinin de altını çizdi.
TBMM Başkanı Şentop, "FETÖ ile mücadelenin büyük ölçüde başarılı olduğunu düşünüyorum. Ana hatlarıyla konunun birçok yerde anlaşıldığını hissediyor ve görüyorum. Türkiye bu anlamda başarılı bir mücadele yürüttü." açıklamasını yaptı.
"FETÖ uluslararası istihbarat yapılarının bir maşasıydı, taşeronuydu"
Mustafa Şentop, FETÖ'nün kendini yeni şartlara göre ayarlayan bir yapısının bulunduğuna dikkati çekti.
Savcılıkların yaptığı soruşturmalarda yeni kişilerin yakalandığını ve yeni yöntemler tespit edildiğini vurgulayan Şentop, "FETÖ'nün şu ana kadar mevcut yöntemleri tespit edildi, bunlara yönelik bir hukuki süreç, mücadele yürütülüyor. Bu yöntemleri fark edildiği için şimdi bilinmeyen bazı yöntemlerle çalışmalarını sürdürmeye gayret ediyorlar." diye konuştu.
FETÖ'nün yöntem olarak da her şeyi yapabildiğine dikkati çeken Şentop, "Bazen ters algı ile hareket ederek, aslında sizin yapılmayacağını düşündüğünüz şekilde hareket ederek başka bir sonucu hedefledikleri sonucunu ortaya çıkartabiliyorlar." ifadesini kullandı.
"Siyasetteki hassasiyetinin devam etmesinde fayda var"
Yakalanacağını anlayınca teslim olma yolunu seçen bir muvazzaf askerin durumunu anlatan Şentop, bu askerin, bir mahrem imama bağlı olduğunu, mahrem imamın da daha önceden yakalandığını anımsattı. Şentop, itirafçılığı seçen bu mahrem imamın, kendisine bağlı ancak deşifre edilen ve yakalanan kişilerin isimlerini verdiğini, ancak önemli görevde bulunan bu muvazzaf askerin ismini vermediğini aktardı.
Olaylara, "normal bir yargılama süreci, soruşturma süreci devam ediyormuş gibi" bakmamak gerektiğinin altını çizen Şentop, şöyle konuştu:
"Örgütün, her zaman kendi amaçları istikametinde bir hamle yapabileceğinin farkında olmalıyız. Bence bu örgütle mücadelede siyasetteki hassasiyetinin devam etmesinde fayda var. Çünkü bu örgüt, bilindiği üzere, esasen Türkiye üzerinde operasyon gerçekleştirmeye çalışan uluslararası istihbarat yapılarının bir maşasıydı, taşeronuydu. O anlamda, FETÖ'nün Türkiye üzerindeki hedeflerinden vazgeçtiğini düşünmemeliyiz. Her zaman alesta olmalıyız. Uyanık olmalıyız."
Şentop, FETÖ'nün "her şeyi mübah gören bir anlayışla" hareket ettiğinin de her zaman dikkate alınması gerektiğine işaret etti.
"İlk konuşan siyasetçilerden birisiydim"
Mustafa Şentop, 17-25 Aralık öncesinde FETÖ'cülerin bir hükümet darbesi yapabileceğine ilişkin ilk konuşan siyasetçilerden birisi olduğunu anımsattı. Kendisini o tarihlerde bu uyarıyı yapmaya sevk eden motivasyonun ne olduğunun sorulması üzerine Şentop, bu konudaki değerlendirmesini 18 Aralık 2013'te, katıldığı bir televizyon programında yaptığını söyledi.
O gün, olayın tam mahiyetinin anlaşılamadığını ifade eden Şentop, "Ben 2011'de milletvekili seçildim. Yargıda, TSK'de bu derece geniş bir yapılanma olduğunu o zaman doğrusu ben de bilmiyordum. Bazı ipuçları, bilgiler vardı ama bu derece olduğunu o zamanlar bilmiyordum." diye konuştu.
Bir hukukçu olmasından dolayı yargı içerisindeki gelişmeleri de takip ettiğini dile getiren Şentop, 17-25 Aralık'tan yaklaşık 1 yıl önce, örgüt yapılanması içerisinde olduğu tahmin edilen aşağı yukarı 2 bine yakın hakim ve savcının, özellikle kritik yerlerde olanların isimleriyle ilgili bir çalışma yaptıklarını belirtti.
"Bu yapıyla bağlantılı olup olmadıklarını mutlaka sorardı"
Şentop, "Ben bu sürecin, 17-25 Aralık da dahil olmak üzere, gelişimi, sıralaması anlatılırken ya da anlaşılırken yanlışlık olduğunu düşünüyorum." şeklinde konuştu.
Milletvekili seçildiği tarihte, dönemin başbakanı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile görüşmelerinde bu konudaki değerlendirmelerini kendisine aktardığını belirten Şentop, şunları söyledi:
"O zamanlar, Cumhurbaşkanımız Erdoğan'ın da bu yapıya karşı bir hassasiyet içerisinde olduğunu gördüm. Özellikle bunların devlet içerisindeki, bürokrasideki, kritik noktalardaki yapılanmalarına bir defans uygulandığına şahit oldum. Ayrıca önemli görevlere, o yapıya mensup olanların getirilmemeye çalışıldığını, tespit edildiği kadar mevcut olanların da görevlerden alınması için bir gayret içerisinde olunduğunu gördüm. Cumhurbaşkanımızın bu konuda hassasiyetleri vardı. Önerdiğimiz isimler olurdu görevler için falan. Bu yapıyla bağlantılı olup olmadıklarını mutlaka sorardı."
"İnsan kaynakları, para kaynakları ve bilgi kaynakları hedefti"
Örgütün kamudaki yapılanma şekline de dikkati çeken Şentop, insan kaynakları, bilgi işlem birimleri, idari ve mali işler, Türkiye'nin yurt dışına bakan birimleri, dış ilişkiler veya AB ile alakalı birimlerin örgütçe hedeflendiğine dikkati çekti.
Şentop, "Para kaynaklarının, insan kaynaklarının ve bilginin yönetildiği yerleri ele geçirmek için bir gayret içerisindeydiler. Bu şahıslardan tespit ettiğimiz kişilerle ilgili Cumhurbaşkanımız Erdoğan'a söylediğimizde, bunların görevden alınması konusunda ne kadar ısrarlı, kararlı olduğuna şahit oldum." dedi.
"Yavaş yavaş reaksiyonlar gösterdiler"
Şentop, örgütün yavaş yavaş reaksiyonlar gösterdiğini, 2012'de MİT Müsteşarı ve MİT müsteşar yardımcıları üzerinden bir hamle yapıldığına dikkati çekti.
O hamlenin esas hedefinin Cumhurbaşkanı Erdoğan olduğunu belirten Şentop, "Kendisi de bir programda bunu söyledi. 'Onu almaya çalışıyorsunuz ama hedefinizin ne olduğunu biliyorum, gelin beni alın.' demişti." ifadesini kullandı.
MİT Müsteşarına yönelik bu operasyonun ardından MİT Kanunu ve özel yetkili mahkemeler konusunda bir değişiklik yapıldığını anımsatan Şentop, FETÖ'nün o zamanlar önemli ölçüde yapılandığı ve kullanmaya çalıştığı yerlerin bu kurumlar olduğuna dikkati çekti.
Daha sonra dershanelerin kapatılmasına yönelik çalışmaların yapıldığını dile getiren Şentop, "Üzerlerine gidildiğini gördükleri için 17-25 Aralık'ta ellerindeki imkanları, gücü kullanarak bir şey ortaya koymaya çalışmışlardır. Daha sonra ona karşı da gereken yapıldı. Bunun üzerine o yapılanmanın devlet içerisinden tasfiyesiyle ilgili süreç devam ederken, baktılar iyice bu tasfiye gerçekleşecek, bunun üzerine 15 Temmuz'da da bir reaksiyon verdiler." değerlendirmesinde bulundu.
"Zaten daha öncesinde tedbirler alınmaya başlanmıştır"
Şentop, "FETÖ 17-25 Aralık da dahil, hükümete karşı birtakım hamleler yapmış da bunun üzerine hükümet uyanıp karşı tedbir almaya başlamış" şeklindeki yaklaşımların doğru olmadığının altını çizdi.
Şentop, şunları kaydetti:
"Esasen ilk hamleler, ilk tespitler daha önceden hükümet tarafından yapılmıştır ve gereken adımlar atılmaya başlanmıştır. Bunların yapıldığını gördüğü zaman örgüt yapılanması, buna karşı olarak 17-25 Aralık'ı yapmış, MİT ile ilgili operasyonu yapmış ve 15 Temmuz'u yapmıştır. Yani onlar bir şey yaptığı için buna kızan hükümet harekete geçmiş değildir. Hükümet tarafından eldeki veri ve bilgilere göre zaten daha öncesinde tedbirler alınmaya başlanmıştır."
"Devlet içinde 2010-2011'den itibaren FETÖ'ye karşı bir reaksiyon oluştu"
FETÖ konusunda her geçen gün yeni bilgiler elde edildiğine dikkati çeken Şentop, "Şunu gayet rahat söyleyebiliriz: 2011, 2012, 2013 ve 2014'teki bilgilerimizle bugünkü bilgilerimiz aynı değil; şahıslar itibarıyla, örgütün çalışma yöntemleri itibarıyla yaptığı işler itibarıyla bilgilerimiz farklı. Dolayısıyla yeni yeni şeyler bu süreç içerisinde öğrenildi, örgüt yapısı ortaya çıkartıldı, mensuplarıyla ilgili yeni bilgiler edinildi." diye konuştu.
Şentop, 2012'de yapılanları, o günün istihbari bilgileri çerçevesinde düşünmek gerektiğini ifade etti.
Erdoğan'ı hedef alan sözler
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, başbakanlık yaptığı dönemde hükümet tarafından FETÖ'ye karşı uygulanan defans ve bu yapılanmanın mensuplarının kritik noktalara atanmalarıyla ilgili gösterilen hassasiyete örgüt tarafından karşılık verildiğini belirten Şentop, örgütün Erdoğan'ı hedef aldığını gösteren bir olayı da anlattı.
MİT Müsteşarına yönelik operasyondan sonra Erdoğan'ın, katıldığı bir televizyon programında, "Hedefinizin ne olduğunu biliyorum. Gelin beni alın." ifadesi üzerine, Ankara'da programı izleyen bir savcının, "O da olacak, az kaldı." dediğini aktaran Şentop, olaya şahit olan bir arkadaşının da kendisine bunu ilettiğini aktardı.
"Paralel Devlet Yapılanması"
Şentop, FETÖ'nün 15 Temmuz'dan önceki teşebbüslerinde hiyerarşik yapıda hareket edip etmediği konusunda bir netliğin bulunmadığını dile getirdi.
25 Aralık 2013'teki operasyondan sonra HSYK tarafından bir bildiri yayımlandığını, bunun "korsan bildiri" olduğunu söyleyerek ilk sert reaksiyonu gösteren kişinin kendisi olduğunu dile getiren Şentop, şöyle devam etti:
"Bu mücadelenin seyrini doğru ortaya koymak lazım. FETÖ'ye karşı bir reaksiyon, 2010-2011'den itibaren zaten devlet içerisinde oluşmuştu. Eldeki bilgilere göre bu örgüt yapılanmasını en güzel, en doğru tanımlayan isimlendirmelerden birisi de 'Paralel Devlet Yapılanması'ydı. Çünkü bu yapı, devletin hiyerarşik yapısı içerisinde hareket etmiyor, tam aksine ayrı bir yapılanmada, yani 'Paralel Devlet Yapılanması' içerisinde bir hiyerarşide hareket ediyordu.
Mesela bir genel müdürün, normalde müsteşar yardımcısından talimat alması, onun talimatını yerine getirmesi lazım. Ama bu genel müdür, talimatı ya dışarıdan bir mahrem imadan alıyor ya da aynı yapı içerisinde, aslında kendisine bağlı olan birisinden alıyor.
Bu hiyerarşik yapı hükümetimiz tarafından tespit edilip anlaşıldığı andan itibaren de örgüt, buna müdahale etmeye çalıştı. Hükümetimiz tarafından kritik noktalardaki kişiler görevden alınmaya başlandı. Yine başsavcılar düzeyinde, Adalet Komisyonu veya ağır ceza başkanı düzeyindeki kişilerle ilgili adımlar atılmaya başlandıktan sonra örgüt de kendi elindeki imkanlarla reaksiyonlar gösterdi."
17-25 Aralık'tan sonra FETÖ'nün Amerika'daki elebaşının, örgüt üyesi bir gazeteci eliyle dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e bir mektup gönderdiğini belirten Şentop, mektupta, "Anlaşmak için, geri adım atabilmemiz için bizim arkadaşlarımızın devlet içerisindeki kadrolara atanmalarına engel çıkartılmamalı." ifadesinin yer aldığını bildirdi.
Şentop, bu ifadenin de o dönemlerde FETÖ ile ilgili alınan tedbirleri doğruladığını söyledi.
"İlk iptal edilen sınav, avukatlıktan hakimliğe geçişle ilgili sınavdı"
2012'de gerçekleştirilen Avukatlar İçin Adli Yargı Hakim ve Savcı Adaylığı Yarışma Sınavı'nın sorularının çalınması nedeniyle ÖSYM'nin bu sınavı iptal ettiğini hatırlatan Şentop, bu olaya ilişkin de şunları anlattı:
"Sınava giren karı-kocadan birisi birinci, diğeri de ikinci olmuş. Bu şekilde 5 aile vardı. Bir de tabii bu şahıslar, bir önceki sınavda çok düşük puan almış, yazılı sınavdan geçememişler. Şüphe uyandırıcı bir şeydi bu. Ben o zaman milletvekiliydim, o zaman bu konuyla ilgilendim. Gerekli yerlerle görüştüm. Hatta işler biraz yavaş gidince o dönemki başbakanımız Cumhurbaşkanımız Erdoğan'a anlattım. Kendisi kesin talimat verdi. Onun talimatı üzerine bu sınav incelendi, ortaya çıkartıldı ve iptal edildi. İlk iptal budur belki de.
Fakat o zaman henüz yargıdaki yapılanma bütünüyle çözülememişti. Yapılanmaya mensup hakimlerin bulunduğu idari yargıya dava açıldı ve ÖSYM'nin iptal kararını da idari yargı iptal etti. Ceza soruşturması açıldı, o soruşturmayı yürüten kişi de Ankara'da başsavcı vekiliydi. Sanıyorum şimdi tutuklu, o ekipten birisi. O da aynı şekilde bu soruşturmayı akamete uğrattı."
"Bu örgüt kendisini maskelerle kamufle ediyor"
FETÖ'nün kendisini maskelerle kamufle ettiğine dikkati çeken Şentop, parlamenter diplomasi kapsamında görüştüğü yabancı konuklarına da örgütü bu şekilde anlattığını söyledi.
Bu terör örgütünün bir yerden düğmeye basılınca nasıl hareket ettiğinin ve neler yapabileceğinin 15 Temmuz'da görüldüğünü vurgulayan Şentop, şöyle devam etti:
"Burada Meclisi bombalıyor, vatandaşlarımızı doğrudan nişan alarak, alnından ve kalbinden vuruyor. O gece şehit olan vatandaşlarımızın önemli bir kısmı, tek kurşunla ve direkt hedef alınarak şehit edilmiş. Bu kadar gözü kara ve hiçbir insani meseleyi, hassasiyeti gözetmeksizin canavarlaşan bir yapı, bir anlayış, bir karakter var karşımızda."
FETÖ'nün kendisini okullarla, STK'ler ile Türkiye'de ve dünyada kamufle edebildiğini dile getiren Şentop, örgütün gerçek amacını gizlemek için masum öğrencileri, okulları kullandığını söyledi.
Ankara'daki okulların yöneticilerinin Akıncı Üssü'nden çıktığını anımsatan Şentop, "Meclisi bombalayan, Külliyeyi bombalayan pilotlar, talimatları, okullarda masum çocuklara eğitim verdiğini zannettiğimiz kişilerden alıyordu." dedi.
FETÖ'nün bilinen, klasik terör örgütü anlayışı içerisinde değerlendirilemeyeceğini vurgulayan Şentop, bütün boyutlarıyla bunun kavranması gerektiğinin altını çizdi.
Şentop, "15 Temmuz'dan sonra kati bir kararla ve olağanüstü hal ilanından sonra bu konuda daha hızlı ve daha zecri tedbirler uygulama imkanı oldu." dedi.
Güncelleme Tarihi: 12 Temmuz 2019, 13:16