banner171

“YSK DüzenlemeleriReferandum Metnine Girmeliydi“

Son günlerde yaşanan milletvekilliği iptali tartışmaları ile ilgili olarak değerlendirmelerde bulunan DP E.Gn.Bşk. Süleyman Soylu, Samanyolu Haber TV’de katıldığı programda YSK ile ilgili çarpıcı tesbitlerde bulundu.

“YSK DüzenlemeleriReferandum Metnine Girmeliydi“
Yaşanan olumsuz gelişmelerin sorumlusunun YSK olduğunu belirten Soylu, toplumu rahatlatacak bir çözümün de yine YSK eliyle bulunabileceğini belirtti.

YSK’nın son günlerde yaşanan milletvekili iptali konusundaki tavrı ile ilgili olarak bir değerlendirmede bulunan Süleyman Soylu YSK’nın hukuki değil siyasi kararlara imza attığını söyleyen Süleyman Soylu;

“Ancak, seçimin daha ilk başında, yani 11 Nisan’da adayların belirlenme sürecinden hemen önce ve hemen sonra gerçekleşen bağımsız adaylara veto girişimi; Yüksek Seçim Kurulu tarafından Türkiye’deki seçim tansiyonunu yükselten ve kimilerin sabotaj olarak nitelendirdiği, bizim garabet olarak nitelendirdiğimiz ve 1982 Anayasası’nın, 2839 sayılı Siyasi Partiler Kanunu’nun, 298 sayılı Seçim Kanunu’nun Türkiye’ye getirdiği birtakım kısıtları hergün yaşıyoruz. Ve YSK da, bu konudaki değerlendirmelerini ideolojik olarak da siyasi düşünce olarak da hukuktan ayrı bir şekilde ortaya koymuştur. Yani bana göre YSK başından itibaren tarafgir davranmaktadır ve seçimi iyi yönetememiştir. Hala bugün, Türkiye’deki seçim sonuçlarını dahi iyi yönetememek gibi bir maharetsizliği de ortaya koymaktadır ve buna devam etmektedir.” özlerine yer verdi.

YSK'NIN KARARI SİYASİ BİR KARARDIR

“Hatip Dicle ile ilgili kararı nasıl değerlendiriyorsunuz?” şeklindeki bir soruya Süleyman Soylu, şu yanıtı verdi:

“Bu karar siyasi bir karardır. YSK’nın baştan beri aldığı kararlar ve son aldığı Hatip Dicle kararı da hukuki kararlar değil, siyasi kararlardır. İçinde hukuk da var, doğru; uyan kısmı da var uymayan kısmı da var ama şunu çok net ifade etmek lazım. Bir kere, hem Anayasa’nın 76.maddesinde hem de 2839 sayılı kanunun 11.maddesinde hem de mevcut diğer kanunlarda Hatip Dicle’nin milletvekili olmasındaki kısıtlılık ortadadır. Bir siyasi parti böyle bir aday da gösterebilir, bence BDP’ye de kızmamak lazım. Böyle bir siyasi iddiayı gündeme taşıyabilirler. Ama mevcut yürürlükteki kanunlara göre YSK’nın yapması gereken buradaki eksikliği ortaya çıkarmak ve ilgili kişiye bunu bildirmek ve beyan etmektir. O itiraz edebilir ve devam ettirebilir. Burada Yargıtay’ın onadığı, yani 22 Mart’ta onanan kararından sonra ki iddiaya göre –bu daha vahimdir- 9.ceza dairesinde ilgili kişinin, hakimin aynen YSK’da bulunduğuna dair söylenen söz eğer ciddiyse, doğru bir bilgiyse bu vahim bir olaydır ve aynı zamanda bir sabotajdır da. Yani eğer kendi önünden bir karar geçiyor, yaklaşık on dakika mesafedeki YSK’ya gittiğinde bu kararı oradaki başka bir kararda gözden kaçırıyorsa ve görmüyorsa burada bugünkü meselelerin tamamen sorumlusu olarak addedilir.”

HATALAR ZİNCİRİ

Yaşanan kaos sürecinin başından itibaren arka arkaya gelen bir hatalar zinciri olduğunu belirten Soylu; “bakınız, YSK’nın önüne bir karar geliyor. Kararda, biraz önce bahsettiğim hem Anayasa’ya göre hem diğer kanunlara göre bu kişinin milletvekili olmasında kısıt var. Eğer kısıt var ve bunu o gün endişelenerek, o gün korkarak, “acaba bir karmaşıklık ortaya çıkar mı” diye bunu seçim sonuna öteliyorsa bence birinci paradoks, birinci kaos oradan başlamaktadır. İkincisi, seçimlerden 3 gün önce, 9 Haziran’da, bu kendisine reel olarak iletiliyor ve gün müdahale etmiyorsa, ikinci kaos da oradan başlıyor. Ben mevcut sistemi müdafaa etmiyorum ama önümüzde bir kanun ve yasa varsa bunun bir şekilde uygulanması gereklidir. Ve burada mazbatasını almış bir milletvekilinin milletvekilliğini iptal ediyor ve yerine bir AKP milletvekili atıyorsanız, garabetin en büyüğüne imza atmış oluyorsunuz.”

KİŞİLERİ DEĞİL SİSTEMİ ELEŞTİRMELİYİZ

“Şu hatayı yapıyoruz. Hep kişiler üzerinden gidiyoruz. Halbuki sistem üzerinden gitmek gerekir. Sistemde bir problem var. Burada seçim sakatlanmıştır, bu bir seçim iptalidir. 39/4’e göre değil 39/2’ye göre karar vermeliydi YSK. Baştan beri yaptığı hatalara bir başka hata, kasıtlara bir başka kasıt eklemiştir.

YSK REFERANDUM METNİNE GİRMELİYDİ

YSK ile ilgili yeni bir yapılanmanın 12 Eylül referandumunda konu edilmemesinin bir hata olduğunu belirten Soylu, sözlerine şöyle devam etti: “Daha önce defalarca söyledim. Belki de en büyük hatalarımızdan birisi 12 Eylül 2010 referandumuna giderken YSK ile ilgili bir değerlendirmeyi bu referandum maddelerinin arasına koymamaktır. YSK hem yapısı itibarıyla, hem oluşturuluş biçimi itibarıyla hem de mesai kavramı açısından tamamen bir sakatlık içermektedir. YSK tam zamanlı olmalıdır. Ayrıca YSK, itiraz mercii olmayan bir kuruldur. Bu da hem seçim hukukuna, hem seçim kanununa hem temel içtihatlara aykırıdır. Çünkü ortak bir doktrini yoktur. Aynı konuda sizin için ayrı benim için ayrı bir karar verebilir ve “ben böyle yaptım” diye işin içinden çıkar. Bizim elimizde böyle yüzlerce karar vardır. Onun için YSK bir şekilde referandum maddelerine girmeli ve onun üstünde bir denetim mekanizması oluşturulabilmeliydi.”

ERONAT’IN MİLLETVEKİLLİĞİ İPTAL EDİLEBİLİR

“Şimdi diyor ki “Hatip Dicle’nin milletvekilliğini düşürüp Oya Eronat’ı getiriyorum”. Bilin ki daha önce Bahattin Şeker’le ilgili vermiş olduğu kararda, yani yıllar sonra milletvekilliğini elinden aldığı –orada 28 şubat süreci devreye girmiştir, elaltından Türkiye’deki vesayet sistemi devreye girmiştir vs. ama onun da kılıfına uydurmuş böyle bir karar vermiştir- aynen 3,5 yıl sonra, yani milletvekilliği görev süresi bitmeden Oya Eronat için de aynı karar verilebilir. Çünkü Oya Eronat’ın milletvekilliği hali tam kanunsuzluk halidir. Tam tamına, Hatip Dicle’ninki de tam kanunsuzluk halidir.”

ÇÖZÜM YİNE YSK İÇİNDE

“Bu iş çözülür mü? Bu iş çözülür. Benim kanaatime göre YSK hemen bir toplantı yapacak ve “bana böyle bir itiraz gelmiştir” diyecek. Orada iki türlü itiraz var. Bir maddi hata itirazı vardır, bir de BDP’nin anladığım kadarıyla süre istemeleri vardır. Ya süre vererek TBMM’de bu işin çözülmesini sağlayacak veya maddi hata itirazını tekrar gözden geçirecek, biraz önce söylediğim 2839 sayılı kanunun 34 maddesinin 2.bendine göre yorumlayacak. Yani “seçimin işlerliğinde sıkıntı ortaya çıkmıştır” diyecek ve o seçim bölgesindeki seçimi iptal edecek, orada seçim tekrarlanacaktır. Çünkü bu sıkıntıyı bizim başımıza YSK açmıştır. Bana göre de bu kararı verdikten sonra YSK’nın bütün üyeleri “biz başarısız olduk” diye istifa etmelidir. Tabi bütün bunlar olup biterken BDP’nin ve bağımsız milletvekilinin ortaya koyduğu dil Selahattin Demirtaş’ın ortaya koyduğu dil, bana göre doğru bir dil değil. Bu “tehdit dili”’nden vazgeçmek lazım.”


YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner208

banner148

banner150

banner153