Merhaba sevgili okurlar.
Malumatınız vardır, bir OSMANLICA furyası peydah oldu son vakitlerde.
Sokakta, gündelik yaşamda konuşulan dilin eski Türkçe diye tabir edilen ve yine eski kelimelerle takviye edilerek konuşulmasını kimse beklemiyor herhalde. İyisiyle kötüsüyle latin alfabesi ve yeni kelimelerle yaklaşık 85 senedir haşır neşir olmuşuz. Bu alışkanlık kolay kolay çıkacak türden değil elbette. En azından zamane gençliği dediğimiz olgunun ürettiği daha da yeni ve anlamsız Türkçe kelime ve kısaltmalara engel olunabilir belki. O da ayrı bir konu tabi.
Böyle bir girişten sonra kimse benden TÜRKÇE-OSMANLICA kıyaslaması, kelimeler, telaffuzlar vesair beklemesin. Bir Filolog olmadığımızı belirtiyor ve üzerime düşmeyen böyle bir konuda yorum yapmaktan kaçınıyorum. Ama bu demek değildir ki bizimde OSMANLICA hakkında bir iki kelamımız olmayacak.
Kuran-ı Kerim okumayı biliyor ve harfleri tanıyorsanız sıkı durun: Siz Osmanlıca biliyorsunuz!
Şaka bir yana da, Osmanlıca dediğimiz olay, Türkçe’nin Arap alfabesi ile yazımından ibaret bir şey. Arapça’da olmayan 4 veya 5 harf için farklı bir yazım var sadece. Onun haricinde tüm harfler zaten Arap Alfabesine ait. Ama okunuş ise bildiğimiz Türkçe. Yani örnek vermek gerekirse, şu an bu satırları okuduğunuz yazının Arap alfabesi ile yazıldığını hayal edin. Dikkatinizi çekiyorum, bu yazının Arapça’ya tercüme edilmiş halinden bahsetmiyorum. Okuduğunuz herşey aynı sadece yazımı farklı.
Yarar-zarar kısmına gelir isek. Bir mezar taşı okuma hevesi sarmış herkesi ki sormayın. Demek insanlar boş vakitlerinde Eyüp Sultan’a, daha daha tarihi yerlere mezar taşı okumaya gidiyorlarsa..
Tamam, bunu söyleyebilirsin, yani bir nesil dedesinin mezar taşında yazanları okuyamadan, anlayamadan yetişti, dediğinde biraz ajitasyon yanında aslında önemli bir konuya parmak basmış oluyorsun. Ama bir kısım medya ve muhaliflerin de, Osmanlıca’yı öğrenmenin SALT mezar taşı okunacağı anlamına gelmediğinin farkına varması lazım.
600 sene hüküm süren bir geçmişimiz ve onun kullandığı bir dil var. Dil , alfabe, eski Türkçe ne derseniz deyin. Şu an günümüz Türkiye insanı bu dile yabancı mı? Yabancı. Okumak istese , anlamak istese anlamaz bu da bir gerçek. Peki bu 600 yıl süren hükümranlık süresince yaşananları, yazılan kitapları, imzalanan anlaşmaları, hatta gizli yazışmaları, arşivleri, kısacası koskoca Türk tarihini ne yapacağız?
Yıllardır söylenen bir şey var, elin yabancıları Üniversitede Osmanlıca öğrenip arşivlerimizi tarıyor, okuyor diye. Bizden de çok nadir tabi bu araştırmaları yapanlar. sonra Vay efendim biz neden tarihimize sahip çıkmıyoruz. Yahu düşünsenize elin oğlu Hollywood diye bir sinema sektörü kurmuş, gerçek olmayan terminatörleri, uzaylıları, sıradan askeri operasyonları, aslında yaptıkları vahşet ve soykırımları kahramanlık öyküsü olarak tüm dünyaya servis etmekte. E bunun Osmanlıca öğrenmekle ne alakası var diyecekseniz. Var efendim, bizim anlı şanlı senaristlerimiz saçma sapan tarihi dizilerde kulaktan dolma bilgiler ve efsanelerle reyting peşine düşeceğine, girsin arşivlere yazsın PRUT savaşını, Rusları nasılc madara ettiğimizi, Çariçe Katerina’nın düştüğü durumları, Baltacı Paşa’nın ettiklerini.. Al sana hem savaş, hem zafer, hem aşk hem de ihtiras. Daha ne istiyorsun ?
Kısacası Osmanlıca öğrenmek fena bir şey değildir. Tarihimizle yüzleşmektir, aslında onu öğrenmektir. Kimse Osmanlıca öğrenince gidip mezar taşı okumak niyetinde de değildir. Ondan çok daha önemli işlerimiz vardır, olmalıdır. Gaziosmanpaşa Belediyesi açtı Osmanlıca kursu, yer yerinden oynamadı. Dünya başımıza yıkılmadı. İsteyen gidiyor istemeyen gitmiyor. Yaparsın seçmeli ders olarak, isteyen seçer istemeyen seçmez.
Unutulmasın ki bu devlet, Kürtçe’yi de seçmeli ders olarak okullara koydu, Kuran*ı Kerim ve Siyer derslerini de. Osmanlıca’dan zarar gelmez efendim, rahat olun siz.
بندن شيمديليك بو كادار
آللاها مانت اولون (*)
(*) Benden şimdilik bu kadar, Allaha emanet olun.
--ÖFA--