Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan İdlib, mülteciler ve Suriye konusunda önemli açıklamalar yaptı. Erdoğan konuşmasında "Suriye meselesi Türkiye için asla bir macera ve sınırlarını genişletme çabası değildir. Suriye'de yürüttüğümüz mücadeleyi hala kavrayamayanların bulunduğunu görüyoruz" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan 2100'ün üzerinde Rejim askerinin öldürüldüğünü ifade ederek ''Şehitlerimiz inanıyorum ki bu milletin vatan kılınması mücadelesinin zirve yaptığı noktalardır. Hamd olsun şehitlerimizin kanlarını yerde bırakmıyoruz, bırakmayacağız. Şu ana kadar 2 bin 100’ün üzerinde rejim unsuru; artık rejim unsuru demeyelim. Aralarında 94 tank, 17 zırhlı aracın da bulunduğu 300’e yakın araç gereç imha edilmiştir" dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Rusya lideri Putin ile yaptığı İdlib görüşmesinin detaylarını aktardı. Erdoğan, Putin'e “Sizin orada ne işiniz var” Üs kuracaksanız üssü yine kurun. Ama şu anda siz bizim önümüzden çekilin, rejimle baş başa bırakın. Biz gereğini yaparız" dediğini anlattı.
Erdoğan, Avrupa ülkelerinin iki yüzlü söylemlerine tepki göstererek "Kapıları açarız dedik. Açtık, şimdi 18 bin kişi geçti. Akşama kadar 25 bin olur. Merkel'e dedim, size 100 milyon euro verelim, siz bakın mültecilere." dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları;
Ülkemizin göz bebeği İstanbul’da ikamet eden siz mevcut ve eski milletvekili arkadaşlarımla bu vesileyle bir araya gelmekten büyük bir memnuniyet duyuyorum. Özellikli bir mücadeleyi yürüttüğümüz dönemde burada yapacağımız istişarelerin önemli olduğuna inanıyorum. Suriye meselesi Türkiye için asla bir macera ve sınırlarını genişletme çabası değildir. gerek siyasette gerek medyada gerekse diğer çeşitli platformlarda ülkemizin Suriye’de yürüttüğü mücadelenin anlamını hala kavramayanlar bulunduğunu üzüntüyle görüyoruz.
‘TERÖR ÖRGÜTÜNÜN SAHADA VARLIK GÖSTEREMEZ TEDBİRLERİ ALDIK’
Terör örgütünün sahada varlık gösteremez tedbirleri aldık. Terör örgütlerinin istismar ederek vatandaşlarımızın kafasını bulandırdığı sorun alanlarını çözmek için tarihi adımlar attık. Geniş bir yelpazede uzanan bu adımların olumlu neticesini de hamd olsun aldık. Ekonomide ve temel hizmet alt yapısında sağladığımız genel iyileşme ile tüm vatandaşlarımızın hayat seviyelerini yükselttik. Bundan 9 yıl önce 2011 yılında ilan ettiğimiz 2023 hedeflerimiz ulaşmak istediğimiz seviyeyi gösteren çok önemli bir çıtaydı. Türkiye şahlanışa geçmişken Gezi olaylarıyla başlayıp ardı arkası kesilmeden devam eden iç ve dış sıkıntılarla karşılaşmaya başladık. Milletimiz bu süreçte her zaman hayranlıkla ifade ettiğimiz derin irfanıyla oynanan oyunu gördü ve bizim yanımızda yer aldı.
'HANGİ BEDELİ ÖDEMEMİZ GEREKİYORSA ÖDEYECEĞİZ'
Milletime özellikle söylüyorum. “Türkiye’nin Suriye’de ne işi var” sorusu, aslında Türkiye terör örgütlerine ve kendine düşman bir rejime teslim olma önerisini bize tavsiye ediyorlar. Buradan milletime soruyorum. Terör örgütlerine teslim mi olalım? Ülkemize düşman rejime düşman rejime boyun mu eğelim? Vatanımızın bütünlüğüne göz dikenlerin önünde diz mi çökelim? Bölgemizde her yerde evinden yurdundan olanların gidecek yerleri var. En azından onları koyalım bir kenara hiçbir şey olmasa bile Türkiye var.
‘BİZ ORAYA ESED’İN DAVETLİSİ OLARAK GİTMEDİK…’
Üç beş yaşındaki yavruların ne halde olduğunu izlemiyor musunuz dedim. E izliyorum. E o zaman bunu bir an önce göndermeniz lazım. Yani güvenmek mümkün değil. Hep söylüyorum ya biz kendi göbeğimizi kendimiz kesmeye mahkumuz. Sadece 3,7 milyon Suriyeliyi biz ülkemizde barındırıyoruz. Tabi yeni bir göç dalgasını kaldıracak durumda değiliz. Ayrıca İdlib’deki, onca insanı rejimin insafına terk etmek de bizim ne tarihimize ne inancımıza sığar. Bize diyorlar ki “Sizin orada ne işiniz var” Şu anda Suriye tabi ki diyorlar, işgal altındaki topraklarını korumak durumundadır. Bunu da çok açık net söyleyenlere söyledim. Dedim ki, kusura bakmayın; biz oraya Esed’in davetlisi olarak gitmedik. Biz oraya Suriye halkının davetlisi olarak gittik.
‘ÜLKEMİZİ BİR TERÖR KORİDORUYLA KUŞATMAYA KALKTILAR’
Allah’ın yardımı ve milletimizin desteğiyle engelleri birer birer aşarak yolumuza devam ettik. Elbette bedeller ödedik. Hedeflerimize ulaşmada gecikmeler yaşadık. Ama ülkemizin yere kapaklanmasına, yeniden eski günlere dönmesine asla fırsat vermedik. 15 Temmuz darbe girişimi Türkiye’yi içerden çökertme girişimlerinin zirvesini teşkil ediyordu. Buradan da netice çıkmayınca, bu defa ülkemizi bir terör koridoruyla kuşatmaya kalktılar. Şu gördüğünüz mekan 15 Temmuz’u tam manasıyla yaşamış bir mekandır. Çatımızın üstüne çıkmaya yeltendiler, duvarlara merhume annemle ilgili haşa edepsizce, hayasızca sloganlar yazdılar. Ve 500 metre ötede bezmi alem valide sultan camiini üç gün üç gece işgal ettiler ve orada bira şişelerini kutularını topladık. Bütün bunları yaşadık. Bunlar burada yaşandığı halde kendilerine güya vatansever havasına girenler, bu ülkeyi sevdiklerini ilan edenler ne yazık ki aydınlık gençler diye ana muhalefetin başı bu gençleri ilan etmeye çalıştı. Bunlar aydınlık filan değil tamamıyla aldatılmış gençler. Bu da ifademin en iyi yanıdır.
‘4 MİLYON İNSAN SINIRLARIMIZA DOĞRU ŞU ANDA HAREKETE GEÇMİŞTİR’
Bölgede etkinlik gösteren güçlerle diyaloğu sürdürmeye özel ehemmiyet verdik. Ne kadar bize verilen sözlerin çoğu tutulmamış olsa da bu yolu açık tutmak için özel gayret gösterdik. İdlib meselesi ise diğer kazanımları elimizden almak için özellikle kurgulanan, kışkırtılan bir konu olarak önümüze geldi. Bölgede yaşayan ve diğer yerlerden kaçarak gelen 4 milyon insan rejimin kanlı saldırıları sebebiyle sınırlarımıza doğru şu anda harekete geçmiştir. Bunların 1,5 milyonu şu anda sınırımızdadır. Biz bütün bunlara yönelik bir güvenli bölge oluşturalım ve iskan edelim diye çalışmalar yürütüyoruz.
‘BURADA GARİP ŞEYİ İFADE EDECEĞİM. MERKEL’E DEDİM Kİ…’
Burada garip şeyi ifade edeceğim. Merkel’e dedim ki, bak böyle bir durum var. Sizin bana daha önce verilmiş büyük rakamlarla sözleriniz vardı, şuraya gelin siz de destek verin, bir an önce burayı yapalım. Söyleye söyleye en fazla 25 milyon avro ben de vereyim dedi. Biz ona da tabi kabul dedik. Ve sonra kızılhaç’a vereceğini, kızılhaç’tan da kızılay’a bu aktarılır. Anlama, tanıma; ve bu rakam takip ediyoruz. Dediler ki BM Mülteciler Başkomiserliğine gitmek durumundadır. Mülteciler, dünya BM mülteciler başkomiserliğine gidecekler oradan da kızılhaç’a oradan da kızılay’a yaklaşımını ortaya koydular. Aradım tekrar şansölyeyi. Para hazır dedi. Dedim, hazır olan paranız buraya gelmiyor. Verecekseniz verin, vermeyecekseniz, dün söylediğimi söylüyorum. O zaman bu mültecileri biz size gönderelim, o zaman biz size 25 değil 100 milyon Euro gönderelim. Ben dedi onu istemem dedi. Ben sizin pratik olmanızı istiyorum dedim. Biz ölüm kalım mücadelesini veriyoruz.
‘TRUMP DİYOR Kİ, PUTİN’İN NE BEKLENTİSİ VAR?’
Suriye halkı “tamam bu iş bitti” demeden bizim oradan çıkma niyetimiz yok. Bunu da dedim özellikle bilmenizi istiyorum. dün sayın Putin’e de söyledim. “Sizin orada ne işiniz var” Üs kuracaksanız üssü yine kurun. Ama şu anda siz bizim önümüzden çekilin, rejimle baş başa bırakın. Biz gereğini yaparız. E tabi ona da “biz çekildik” diyemiyorlar. Menfaatleri nedir? İnanın bunu çözebilmiş değiliz. İki üç tane üs ise e kurun. Bununla bizim bir derdimiz yok. Ve dün gece Trump diyor ki, burada Putin’in diyor ne beklentisi var, ne isteği var? Bunları söyledikten sonra Kamışlı’da bir petrol olayı bunların dedim. Orada petrol var mı dedi, orada petrol var dedim. Ondan sonra böyle bir tabloyla karşı karşıyayız. Fakat bizim böyle bir derdimiz yok. Ne petrol derdimiz var, ne toprak derdimiz var. Güvenli bölgeyle sınırlarımızı teminat altına almak istiyoruz. Bütün bunlardan sonra tabi İdlib’de şu anda 3-4 milyon insanın yaşadığı yerde her tarafı yerle yeksan ettiler acımasızca. İdlib’deki ısrarla mücadeleyi sürdürmenin arkasında bu yavruların, insanların muhatap kılındıkları acımasız felakettir.
'HERKESİN GÖRMESİ VE KABUL ETMESİ GEREKİYOR'
Bugün Kamışlı’da Tel Abyad’da Cerablus’da Münbiç’de El Bab’da İdlib’de vermediğimiz savaşı Allah göstermesin yarn Şırnak’ta Hatay’da Gaziantep’te Şanlıurfa’da vermek zorunda kalırız. Karşımızdaki senaryonun asıl hedefi Suriye değil, Türkiye’dir. Suriye’de istediklerini alanlar namlularını yarın Türkiye’ye çevireceklerdir. PKK’nın 1984 yılında gerçekleştirdiği ilk eyleminden itibaren kendi topraklarımızda 7 bin 500’e yakın güvenlik görevlimiz ile 6 bin 800’e yakın sivil vatandaşımızı kaybettiğimizi unutmayalım. Bugün sadece Suriye’de eğitilmiş ve donatılmış bölücü terörist sayısı 40 bin ile 60 bin arasında ifade ediliyor. Suriye’deki mücadeleyi başarıyla sonuçlandıramazsak teröristlerin çoğu ülkemize yönelecektir. Öyleyse Suriye’de verilen mücadelenin hepimizin geleceğiyle ilgili olduğunu herkesin görmesi ve kabul etmesi gerekiyor.
Güncelleme Tarihi: 29 Şubat 2020, 14:43