banner171

Egemen Bağış'ın elindeki son anket

Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış canlı yayında oy oranlarını açıkladı

Egemen Bağış'ın elindeki son anket

Devlet Bakanı ve Başmüzakere Egemen Bağış, genel seçimlere iki aydan kısa bir süre kala elindeki seçim anketlerini açıkladı. Bağış'a göre, AK Parti açık ara önce, ikinci parti ise ancak AK Parti'nin yarısı kadar oy alabilecek.

 Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış Bloomberg HT'de katıldığı programda yaklaşan seçimleri ve Başbakan  Recep Tayyip Erdoğan'ın Fransa'da söylediği 'Fransız kalmak' sözünün ardından yaşanan gelişmeleri değerlendirdi.

SEÇİM ANKETİ

Egemen Bağış, seçimlere kısa süre kala seçmenin en çok merak ettiği konuların başında gelen 'oy oranlarıyla ilgili şu tahminlerde bulundu 

"Bizim gördüğümüz anketlerde AK Parti açık ara birinci parti, bize en yakın rakibimiz onun yarısı kadar oy alıyor. MHP yüzde 9 ile yüzde 14 arasında gidip geliyor. Ama asıl beklememiz gereken anket, asıl milletin hissiyatını ortaya koyacak olan anket 12 Haziran akşamı yayınlanacak seçim neticesidir. Biz milletin kararına saygılıyız. Bu milletin vicdanı, bu milletin terazisi bugüne kadar hiç şaşmamıştır. Bugüne kadar bu millet, kendisinin derdiyle dertlenen, kendisinin sorununu çözmek için uğraşanları ödüllenmiştir. Çok şükür ki demokratik bir ülkede yaşıyoruz, çok şükür ki sandık var."

CHP HALA BAYKAL'IN MİRASINI YİYOR

Kemal Kılıçdaroğlu'nun CHP'nin oyunu yüzde 29.5 olarak açıklamasını da değerlendiren Bağış, CHP'nin Deniz Baykal'dan kalan mirasını yediğini söyledi.

"Bence hala Sayın Baykal'ın mirasını yiyorlar. Sayın Kılıçdaroğlu'nun partinin başına gelmesiyle bir heyecan ve umut beklentisi vardı. Gerçekten de Türkiye kendisinden yere sağlam basan projeler bekliyordu. Ama ortaya konulan yalpalama durumları, bu beklentileri boşa çıkardı. Sayın Kılıçdaroğlu 'genel af' dedi, sonra geri adım attı, Sayın Kılıçdaroğlu'nun arkadaşları 'başörtüsü' ile ilgili bir açıklama yaptı, diğer arkadaşları arkadan topladılar. Görünen tablo o ki, Sayın Kılıçdaroğlu'nun etrafında bir takım farklı çevreler var ve bu çevreler arasında bir rekabet var. Birinin ak dediğine, diğeri kara diyor ve kendi aralarındaki bu kargaşadan, Sayın Kılıçdaroğlu onları dengeleyeceğim, yatıştıracağım derken vatandaşın gerçek gündemine ağırlık veremiyor."

CHP HALKA TEPEDEN BAKIYOR

"Tasfiye operasyonu var. Tasfiye operasyonunda bir yapılış yordamı olabilir, gönül alarak birtakım insanların biraz beklemesi rica edilebilir. Ama herhalde o konulardaki hassasiyetler pek fazla gösterilmemiş. Bir de ortaya konan bir takım genelgeler var, CHP'nin genel merkezi bazı genelgeler yayınladı. Kendine ait bütün teşkilatlara ''seçim döneminde kürk giymeyin'' dedi. Zaten Haziran ayında yapılacak bir seçimin çalışmayı Mayıs ayında olacak. Zaten her on bir vatandaşımızdan birinin kürkü olsa bile onlar Mayıs ayında o sıcakta, o kürkü giymezler. Aslında böyle bir genelgeyle halktan ne kadar kopuk olduklarını gösteriyorlar. Bir başka yazılı talimatla da vatandaşın önünde ellerini kolonyalı mendille silmeme talimatı vermişler. Bizim vatandaşımız CHP'nin zannettiği gibi değil, bizim vatandaşımız çok daha temizdir, çok daha hijyeniktir. Bizim vatandaşımız kendisini ziyarete gelen konuğuna, siyasetçiye fikirlerini beğenmese bile ikram yapar, kolonyayı kendisi ikram eder. CHP vatandaşa tepeden bakma alışkanlığıyla hareket ettiği için bu artık genetik kodlarına işlemiş durumda ve aday listelerindeki ortaya koydukları tablo maalesef Türkiye'deki bir takım karanlık örgütlerin paravanı olma konusundaki iddialarını ortaya koyuyor.

"Sayın Baykal'ın mirasını yiyorlar" derken, Sayın Baykal'ın 'savcısı' olduğunu iddia ettiği örgütün, Sayın Kılıçdaroğlu da ''adresini bulup gidip üye olacağım'' demişti. Şimdi de o örgütten yargılananların kendi listelerinde aday gösterilmesi orada bir tabloyu ortaya koyuyor.

CHP'nin eski başkanlarından, eski Başbakan larımızdan rahmetli Sayın Bülent Ecevit'in hastanesinden apar topar kaçırıldığı bir şahıs, Sayın Ecevit'in seçim bölgesi olan Zonguldak'tan aday gösteriliyor. Ben şahıs doğrudur yanlıştır demiyorum, yanlış anlaşılmasın. Ya o gün o şahsa yapılan ithamlar yanlıştır, ya bugün o şahsın bugün o partiden ve o seçim bölgesinden aday gösterilmesi yanlış. Herhalukarda bir ikilem var, orada tutmayan bir doku var. Fikri Sağlam'ı yeteri kadar solcu bulmayanlar, Hikmet Çetin'i yeteri kadar solcu bulmayanlar bugün partilerine baktığınızda, sağda uzun yıllar siyaset yapmış kişilerin tavsiyesi ile gelmiş kişileri baş tacı ediyorlar. Orada dokuda bir sıkıntı var ama o CHP'nin iç meselesi, bize oraya girmek pek yakışmaz. Biz onlara başarılar diliyoruz ama bu yüzde 29,5'luk rakamları hangi ankette görmüşler bilmiyorum. Benim gördüğüm anketlerde öyle bir rakam yok. Ben bütün siyasilere başarılar diliyorum.

FRANSIZ KALMAK 'İKİNCİ ONE MINUTE' MU?

Bağış, Başbakan  Erdoğan'ın AKPM'de yaptığı konuşma sonrası yaşanan gelişmeleri de değerlendirerek, muhalefeti eleştirdi:

"Sayın Başbakan 'ın kullandığı tabir 'olaylara Fransız kalmak', Başbakan ımız'ın icat ettiği bir tabir değil. Bu Fransızlar'ın olaylara ne kadar duyarsız olduğunu göstermek için halkımız tarafından çok sıkça kullanılan bir tabir. Bunu sadece biz Türkler kullanmıyoruz, bu İngilizce'de de var, farklı dillerde de var. Çoğu dilde 'olaylara Fransız kalmak', "It's French to me" diye İngilizce bir tabir vardır. Amerika'da da, İngiltere'de de çok sık kullanılır. Bazı ülkelerde olaya 'Çinli kalmak' şeklinde kullanıldığını görüyoruz. İşin enteresan tarafı, o gün orada Sayın Başbakan ımız'ın ''siz Türkiye'ye Fransız kalmışsınız'' dediği parlamenter bile buna alınmazken, Fransızlar alınmazken, Avrupalılar alınmazken, bizim muhalefetin ve muhalefet sevdalısı bazı yazarlarımızın uykuları kaçtı. Bir tedirginlik, bir endişe, bir özgüvensizlik...

Bu 'one minute' olayında da yaşanmıştı...

Evet, 'one minute' olayında da yaşandı. Türkiye Cumhuriyeti'nin Başbakan ı doğruları söylüyor. Orada Başbakan ımıza sorulan soru gerçekten çok saçmaydı. Türkiye tarihinde yapmadığı açılımları yapıyor. İlk defa bir Cumhurbaşkanı cemevine gidiyor, ders kitaplarında Alevilik ile ilgili bilgiler yer almaya başlamış, 88 yıl aradan sonra Sümele Manastırı'nda ayin gerçekleşmiş, 112 yıl aradan sonra Akdamar Kilisesi'nde bir Ermeni ayini gerçekleşmiş. Türkiye'de bütün bunlar yaşanırken tek bir huzursuzluk dahi olmamış. Oradan bir Fransız parlementer kalkmış ''Türkiye'deki dini özgürlükler hakkında ne zaman adım atacaksınız?'' diyor. Bir yıldır atılan adımlardan bihaberseniz, bu kadar Türkiye'den uzaksanız, bu kadar olaylardan uzaksanız olaylara Fransız kalmışsınız demektir. Bunu Sayın Başbakan ımız söyleyince ve atılan adımların örneklerini de verince, onlar da kendi sorularının ne kadar saçma olduğunu anladılar. Başbakan ımız onlara anladıkları dilden cevap verdi. Sayın Sarkozy Ankara'ya kadar gelecek, bizim Cumhurbaşkanlığımızda yaptığı basın toplantısında Türkiye'nin AB üyesi olamayacağına dair bir takım düşüncelerini ifade edebilecek, bu ifade özgürlüğüne girecek, şeffaf düşünce paylaşımına girecek; benim Başbakan ım onun ülkesine gidip Strasbourg'daki Avrupa Konseyi'nde bu düşüncelerin ne kadar hastalıklı olduğunu söylediği zaman bizim muhalefet bundan kaygı duyacak. Bunda bir terslik var.


YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner208

banner148

banner150

banner153