banner171

TEVAZU

 “Kelime anlamı sözlükte "alçak gönüllü olmak" anlamına gelen tevazu, ahlâk kavramı olarak,"kişinin nefsini Hakk'ın huzurunda kulluk mevkiine koyması, insanlara karşı kibirli ve gururlu olmaması" demektir. Allah'ın iyi kullarından söz eden bir âyette en başta tevazu erdemine işaret edilerek şöyle buyurulmuştur: "onlar yeryüzünde tevazu içinde yürürler." (furkân, 25/63). bir başka âyette "Allah katında en değerliniz takva (Allah'a karşı sorumluluk bilinci) bakımından en üstün olanınızdır." (hucurât, 49/13) buyrulmak suretiyle insanların kendilerini üstün görmelerinin yanlışlığına dikkat çekilmiştir. Hz. Peygamber de hem kendisi insanlara karşı mütevazi davranmış, hem de müminleri mütevazi olmaya çağırmıştır. konuyla ilgili bir hadiste şöyle buyrulmaktadır: "kim Allah için alçak gönüllü davranırsa, kuşkusuz Allah ta onun derecesini yükseltir." (müslim, birr ve's-sıla, 69; tirmizî, birr, 82). mümin hem alçak gönüllü, hem de vakar sahibi olmalıdır. ancak kişiyi zillet ve meskenete düşürecek derecedeki bir tevazu da dinin özüne aykırıdır.”

Yukarıda tırnak içerisinde verdiğim ifadeler Diyanet İşleri Başkanlığının web sitesinde tevazu ile ilgili kısımda yazan birebir tanımlardır. 
Aslında ideal bir toplumda en erdemli davranış olabilir belki, ancak Türkiye'de ne yazık ki insanların tepenize çıkmasına neden olan bir zayıflık olarak algılanıyor. İnsanlar kendisini ezen kötü davranan hor görene saygı duyar iken, arkadaşça yaklaşan, alçak gönüllülükle davranana yukarıdan bakıyor.  Biat kültürü, yalakalık, statüsüne göre adama önem verme gibi zavallı özellikler bir gün giderse buralardan belki tevazunun bir anlamı olur, ama bugün değil.
Düşünsenize, kimisi “yersiz tevazu aptallıktır” derken bir diğeri “tevazu egoizmin en alasıdır” diyebiliyor. Sizce hiç ortası yok mu bu işin? Hep uç noktalarda mı değerlendireceğiz herşeyi? Belki bir gün, tevazu ve kibirin, müsamaha ve  egoizmin arasında ki farkları çözmeye çabaladığımızda gerçekleştirebiliriz uç noktalarla kıyaslamamayı.

Peki ya siyasette tevazu? 
İnsan kendi nefsini ayaklar altına alıp topluma hizmet etmeyi, insanları yüceltmeyi düşünerek siyaset yapsa olabilecekleri hayal edin lütfen. Bir söz vardır, çok hoşuma gider ; Güneş, ışınlarını insanların ayakları altına serdiği için “en yüksekten” parıldamaktadır. Sizce de doğru değil mi? Kişisel benlik ve egolarından sıyrılan insanoğlu kendini insanlara, sorunlarına ve onların çözümleri adına neler yapabileceğine adadığında siyasetin amacına tam manasıyla ulaşmıştır diyebiliriz.
Hakeza yöneticilerin örnek alması gereken yegane insan olan Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) Efendimiz olduğunu bilmemiz gerekiyor. Efendimizin (s.a.v) de aralarında bulunduğu bir topluluğa dışarıdan bir yabancı gelir.  Bir mesaj getirmiştir. oradaki bütün insanlara tek tek bakar ve sonra: "Peygamber hanginiz?" diye sorar. Peygamber'in hâl, hareket ve tavırlarında öyle bir tevazu; kılık kıyafetinde öyle bir sadelik vardır ki büyüklüğü zinhar anlaşılmaz.  Ama günümüzde ne yazık ki asalet sıralamasında tavazu kendine son sıralarda yer bulmakta. Bir meclise girer girmez; insanların oturup kalkma, konuşup söyleme rahatlığından ortamdaki hiyerarşik yapılanmayı derhâl çözersiniz.
Mevlana Celaleddin Rumi, eseri Mesnevi’de ; Hz. Musa ve firavun'un nitelikler bakımından; (akıl, zeka vb.) hiçbir farkının olmadığını; Allah’ın ikisine de lütuf ve ihsanlarda bulunduğunu; ancak tek bir farkın ikisini birbirinden ayırdığını anlatıyor. bu fark: Hz. Musa sahip olduğu her nimeti Allah'tan bildi, kendine yormadı: daima, "Allah bahşettiği için akıllandım, Allah nasip ettiği için keramet gösterdim, Allah reva gördüğü için doğru yolu buldum." dedi.


Firavun ise tüm her şeyi kendi çalışıp çabalamasına, melekelerine ve üstünlüklerine yordu.Kibir de ancak bu düşüncelerle mayalanır ve insanın sonunu getirir. 
Hikâyenin sonunda ise diyor ki Mevlana, sakın firavun'u ayıplayıp kınama; onun titri, imkân ve hazinesi sende olsaydı sen ne zalimlikler yapardın kim bilir? sana da bir halk öyle tapınsaydı sen kendini ne zannederdin belli değil. firavun da senin içinde, Musa da..

Haza Min Fadli Rabbi - Bu Rabbimin fazlındandır.

(Neml Suresi 40. ayet)
YORUM EKLE

banner208

banner148

banner150

banner153