banner171

Başbakan Erdoğan Ölürüm Diyen Esad'e Cevap Verdi

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, II. Afrika Kıtası Müslüman Ülke ve Toplulukları Dini Liderler Zirvesi'nin açılışında yaptığı konuşmada 'Müslümanlar kardeştir' sözünün lafta kaldığını, hayata geçirilemediği eleştiri ve özeleştirisinde bulundu.

Başbakan Erdoğan Ölürüm Diyen Esad'e Cevap Verdi
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan:
 
-''Bugün tüm İslam coğrafyasında karşı karşıya kaldığımız birçok sorunun temelinde istişarenin terk edilmesi, ihmal edilmesi yatmaktadır''
 
-''Bütün ön yargılardan, bütün kişisel hesaplardan arınmış olarak, temiz bir kalple ve samimiyetle yapılacak istişarenin, ülkelerimizin, halklarımızın, bütün coğrafyamızın meselelerine kalıcı çözümler üreteceğine yürekten inanıyorum''
 
-''Bu ve benzeri zirvelerin çoğaltılması, istişare mekanizmasının en güzel şekilde işletilmesi, karşı karşıya olduğumuz birçok güncel, siyasi, ekonomik ve sosyal meselenin çözümünü hızlandıracağına şüphe yoktur''
 
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bugün İslam coğrafyasında karşı karşıya kalınan birçok sorunun temelinde, istişarenin terk edilmesi, ihmal edilmesinin yattığını belirterek, ''Bütün ön yargılardan, bütün kişisel hesaplardan arınmış olarak, temiz bir kalple ve samimiyetle yapılacak istişarenin, ülkelerimizin, halklarımızın, bütün coğrafyamızın meselelerine kalıcı çözümler üreteceğine yürekten inanıyorum'' dedi.
 
Diyanet İşleri Başkanlığının ev sahipliğinde, Dolmabahçe Sarayı Medhal Salonu'nda gerçekleştirilen ''II. Afrika Kıtası Müslüman Ülke ve Toplulukları Dini Liderler Zirvesi''nin açılışında konuşan Erdoğan, konuşmasına besmele çekerek başladı. 
 
Konuklara katılımları ve katkıları için şükranlarını sunan Erdoğan, konuklardan, 550 yıl boyunca Osmanlı Devleti'ne başkentlik yapan İstanbul'un tarihi ve manevi havasını doyasıya teneffüs etmelerini istedi.
 
Erdoğan, İstanbul'un, fethinin çok anlamlı olduğunu, fethinden bu yana gerçekten oluşturduğu cazibesiyle bir başka şehir olduğunu, bu şehirde yaşamaktan ayrıca bir mutluluğu sürekli olarak yaşadıklarını, böyle bir şehri lütfettiği için Rabb'a hamd ettiklerini, ecdada da torunları olarak şükranlarını sunduklarını ve rahmetle andıklarını söyledi. 
 
Erdoğan, bu şehrin başta Medine'ye hicretinde, evini Hazreti Peygambere açan Hazreti Eyyüb-el Ensari olmak üzere bir çok gönül dostunun, gönül mimarının, ulu ve alim zatın, varlıklarıyla mübarek kıldığı bir şehir olduğunu vurgulayarak, bu şehrin, kutsal emanetlerin, büyük bir şerefle muhafaza edildiği bir şehir olduğunu söyledi.
 
Başbakan Erdoğan, ''Hazreti Peygamberin, kılıcı, mektubu, sakal-ı şerifi, hırkası, oku, yayı, mezar toprağı, ayak izi, Kabe-i Muazzama'ya ait nice eşya başta olmak üzere, dinimizin, peygamberimizin ve medeniyetimizin en değerli maddi mirasları bu şehrin emniyeti, güvenliği altındadır'' diye konuştu.
 
İstanbul'un, ismi, Mekke, Medine ve Kudüs'le birlikte anılan önemli bir medeniyet merkezi olduğuna dikkati çeken Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
 
''Derler ki, bildiğiniz gibi, Kur'an, Mekke'de nazil olmuş, Kahire'de okunmuş, İstanbul'da yazılmıştır. İstanbul, şundan emin olunuz ki, minareleriyle, hoşgörüsüyle, sesleri ve renkleriyle; sizlerin, doğduğunuz, yaşadığınız şehirlerin kardeşi bir şehirdir. Şahsen şunu da ifade etmek isterim: Allah, bu kardeşinize, 4,5 yıllığına, Büyükşehir Belediye Başkanlığı, yani şehreminilik vasıtasıyla bu şehre hizmet etme, hizmetkarlık yapma şerefi verdi. Nefes alıp verdiğim sürece, bu payeyi onurla ve gururla taşıyacağımı burada bir kez de huzurlarınızda ifade etmek isterim. Bu zirve vesilesiyle, Ankara ve Konya'yı da ziyaret edeceğinizi biliyorum. Türkiye Cumhuriyeti'nin başkenti Ankara'dan, Selçuklu Devleti'nin başkenti ve büyük gönül insanı Mevlana'nın şehri Konya'dan da güzel ve unutulmaz hatırlarla dönmenizi temenni ediyorum.''
 
-İstişarenin önemi-
 
Başbakan Erdoğan, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından düzenlenen bu zirvenin, 5 gün süreceğini anımsatarak, 5 gün boyunca, Afrika'nın sorunları, Türkiye-Afrika ilişkileri, özellikle de Müslümanların ve İslam dünyasının sorunlarının burada derinlemesine istişare edileceğini söyledi.
 
İstişareye, İslam dininde özel bir ehemmiyet verildiğini, ayetlerle ve Hazreti Peygamber'in hadisleriyle istişarenin her işin başı olarak kabul edildiğini kaydeden Erdoğan, şöyle konuştu:
 
''Esasen bugün tüm İslam coğrafyasında karşı karşıya kaldığımız birçok sorunun temelinde de, istişarenin terk edilmesi, ihmal edilmesi yatmaktadır. Bütün ön yargılardan, bütün kişisel hesaplardan arınmış olarak, temiz bir kalple ve samimiyetle yapılacak istişarenin, ülkelerimizin, halklarımızın, bütün coğrafyamızın meselelerine kalıcı çözümler üreteceğine ben yürekten inanıyorum. Bu ve benzeri zirvelerin çoğaltılması, istişare mekanizmasının en güzel şekilde işletilmesi, karşı karşıya olduğumuz birçok güncel, siyasi, ekonomik ve sosyal meselenin çözümünü hızlandıracağına şüphe yoktur.''
 
 
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan: ''Bugün tüm dünyada ortaya çıkan, Müslümanlara yönelik olumsuz algı, altını çizerek ifade ediyorum, İslam'ın değil, İslam'ı yanlış yorumlayan ve yaşamayan kişilerin oluşturduğu bir algıdır''
 
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, bugün tüm dünyada ortaya çıkan, Müslümanlara yönelik olumsuz algının, İslam'ın değil, İslam'ı yanlış yorumlayan ve yaşamayan kişilerin oluşturduğu bir algı olduğunu belirterek, ''Bir dinin, bir toplumun mensubunun yaptığı yanlış, asla ve asla tüm topluma ve o dine mal edilemez. Nasıl ki bir Yahudi'nin hatası, bir Hıristiyan'ın, Budist'in yanlışı, bu kişilerin ait olduğu dini gölgeleyemezse, bir Müslümanın hatasının faturası da bütün Müslümanlara, İslam'a  kesilemez. Yani ırkçılık ve antisemitizm kadar İslamofobia da kınanması, lanetlenmesi gereken bir suçtur'' dedi.
 
Diyanet İşleri Başkanlığının ev sahipliğinde gerçekleştirilen ''II. Afrika Kıtası Müslüman Ülke ve Toplulukları Dini Liderler Zirvesi''nin açılışında konuşan Erdoğan, İslam dininin ve ortak medeniyetin temel kaynaklarının en başta Kur'an-ı Kerim ve Hazreti Peygamber'in sünneti olduğunu belirtti.
 
Konuşmasında bazı ayet ve hadislere de atıfta bulunan Erdoğan, şöyle konuştu:
 
''Burada, hepinizin bildiğine inandığım birkaç ayet ve hadisi tekraren hatırlatmakta fayda görüyorum. Ali İmran Suresi'nin 103. ayetinde Rabbımız mealen şöyle buyuruyor: 'Allah'ın ipine sımsıkı sarılın! Tefrikaya düşmeyin'. Hucurat Suresi'nin 10. ayetinde de Allah 'Mü'minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah'tan korkun ki, rahmete eresiniz' buyuruyor. Hazreti Peygamberin, birlik, dayanışma ve kardeşliğe ilişkin nice sözünün yanında, Veda Hutbesi'ndeki şu ifadelerini de burada özellikle bir kez daha hatırlatmak isterim. Veda Hutbesi'nde diyor ki Hazreti Peygamber, 'Sözümü iyi dinleyin, iyi belleyin... Rabbınız birdir, babanız birdir. Hepiniz Adem'densiniz, Adem de topraktan yaratılmıştır. Hiç kimsenin başkası üzerinde soy, sop üstünlüğü yoktur. Allah katında üstünlük, ancak takva iledir. Müslüman, Müslüman'ın kardeşidir. Böylece, bütün Müslümanlar kardeştir.' ''
 
-İslam ülkelerinin durumu-
 
Başbakan Erdoğan, eldeki bu çok önemli referanslara, kaynaklara ve tarihin kazandırdığı tecrübeye rağmen, İslam coğrafyasının ve dünyanın, bu emir ve tavsiyeleri sergileyen bir manzara arz etmediğinin herkesin malumu olduğunu ifade ederek, şöyle devam etti:
 
''Bugün, Afrika ve Ortadoğu başta olmak üzere, Müslümanların yoğun olarak yaşadığı coğrafya, ne acıdır ki, çatışmalarla, yoksullukla, sömürüyle, baskı, zulüm, kan, gözyaşı ve huzursuzlukla anılan bir coğrafyadır. Programın başında izledik ve Afrika'daki hali gördük. Ama bir tarafta da saltanatı gördük. Medeniyetler inşa eden bir coğrafya ama gel gör ki, insanı yücelten, hırsı, zulmü, baskıyı, öldürmeyi ve eziyeti men eden sistemler önümüzde duruyor. Bu coğrafyanın içinde her ikisini de görüyoruz ve acımasızca geliyor. Az önce değerli kardeşim Komorlar'ın eski cumhurbaşkanını dinledik ve üzerlerinde oynanan Fransa oyununu dinledik. Onların da verdiği mücadeleyi kendisinden dinledik. Binbir gece masallarının yaşandığı Bağdat, ilmin merkezi Buhara, erdemin merkezi Şam, hoşgörünün merkezi Kurtuba, medeniyet merkezi Kahire, yazının merkezi Timbuktu, her biri mimarinin, sanatın, hoşgörünün zemini Mogadişu, Tanca, Dar-es Selam, Hartum ve daha niceleri, bugün sadece hatıramızda ve hafızamızda kalmıştır.''
 
-''Şanlı, zengin, kadim ve görkemli tarih''-
 
Başbakan Erdoğan, şanlı, zengin, kadim ve görkemli bir tarihe mensup olunduğunu vurgulayarak, şöyle konuştu:
 
''Elbette, burada bulunan her bir kardeşimizle birlikte, bir sevgi medeniyetinin mensuplarıyız. Ancak, tarihimizdeki zenginliği, derinliği, gelecek tasavvurumuzu inşa etmek için kullanmadığımız sürece, geçmiş, bir nostaljinin ötesine geçmeyecektir. Diğer medeniyetler karşısında gerileyen, bizim kendi medeniyetimiz değil, medeniyetimizin mensuplarıdır. Bugün tüm dünyada ortaya çıkan, Müslümanlara yönelik olumsuz algı, altını çizerek ifade ediyorum, İslam'ın değil, İslam'ı yanlış yorumlayan ve yaşamayan kişilerin oluşturduğu bir algıdır. Batı'da, kimi art niyetli çevreler tarafından, Müslümanlara yönelik olarak bir karalama kampanyasının yürütüldüğünü hepimiz biliyoruz. Birileri, marjinal örneklerden çıkarak, terörle, çatışmayla, hoşgörüsüzlükle, yoksullukla İslam'ı ve Müslümanları eşdeğer göstermeye çalışıyor. Bir dinin, bir toplumun mensubunun yaptığı yanlış, asla ve asla tüm topluma ve o dine mal edilemez. Nasıl ki bir Yahudi'nin hatası, bir Hıristiyan'ın, Budist'in yanlışı, bu kişilerin ait olduğu dini gölgeleyemezse, bir Müslümanın hatasının faturası da bütün Müslümanlara, İslam'a kesilemez. Yani ırkçılık ve antisemitizm kadar İslamofobia da kınanması, lanetlenmesi gereken bir suçtur.''
 
SURİYE
 
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Suriye'de, haklarını isteyen, daha insanca bir yaşam talep edenlere karşı, tankların, topların, silahların ateşlenmesini asla ve asla insani görmediklerini ifade ederek, ''Eğer sen bir lider olarak kendine inanıyorsan, kendine güveniyorsan,sandıkları açarsın herkes sandıklara yürür o sandıklar seni iktidara getiriyorsa iktidar olursun. Ondan sonra orada o ülkeyi  yönetirsin. Ama tanklarla toplarla iktidar bir yere kadar'' dedi.
 
Erdoğan, Dolmabahçe Sarayı'nda Diyanet İşleri Başkanlığının ev sahipliğinde gerçekleştirilecek ''II. Afrika Kıtası Müslüman Ülke ve Toplulukları Dini Liderler Zirvesi''nin açılışında yaptığı konuşmada, Suriye'de akan kana, artan baskı ve zulme karşı aynı şekilde net tavır aldıklarını, Afrika'nın sömürülmesine, Afrika'da insanın değil, petrolün, madenlerin, elmasın görülmesine, yeraltı kaynakları için kan akıtılmasına, aynı şekilde müsamaha göstermediklerini söyledi.
 
Şu anda Libya'nın üzerinde oynanan oyunun petrol olduğunu ifade eden Erdoğan, ''Oraya gelenler Libyalı kardeşlerimizin kaşına gözüne hayran oldukları için değil, Libya'da barışı tesis etmek istedikleri için değil, ya Libya'nın petrollerini nasıl sömüreceğiz, nasıl o petrolü alıp da kendi menfaatleri için kullanacaklar onun hesabını yapıyorlar. Onun için oradalar. Ama Türkiye onun için orada değil. Tam aksine Libya'nın ayağa kalkması, Libya halkı için orada Türkiye. Bizim farkımız bu'' dedi.
 
Erdoğan, Afganistan'da yaşanan acının sona ermesi için dualar ettikleri bir ortamda, Afganistan'da bölünmüşlüğü görmenin içlerini acıttığını ifade ederek, barış adamı olan Burhaneddin Rabbani'yi rahmetle andığını, onun tek hedefinin Afganistan'ı barış üzerine yükseltmek olduğunu ama böyle bir insanı şehit eden anlayışın Müslüman olmasının mümkün olmadığını söyledi.
 
Filistin için seferber olmuşken, Filistin'de bölünmüşlük, parçalanmışlık görmenin kendilerine acı verdiğini ifade eden Erdoğan, ''Müslümanın Müslümana zulmüne artık tahammül edemiyoruz. Artık bir tarafta Hamas, bir tarafta El Fetih görmek istemiyoruz. Biz Filistin'de sadece Filistinli'yi görmek istiyoruz'' dedi.
 
Başbakan Erdoğan,  Suriye ile ilgili olarak da şunları söyledi:
 
''Suriye'de, haklarını isteyen, daha insanca bir yaşam talep edenlere karşı, tankların, topların, silahların ateşlenmesini asla ve asla insani görmüyoruz. Aynı kıbleye dönen, Allah'a ve O'nun Peygamberi'ne inanan insanların, bu şekilde öldürülmesini kabul etmemiz mümkün değil. Eğer sen bir lider olarak kendine inanıyorsan, kendine güveniyorsan, sandıkları açarsın herkes sandıklara yürür. O sandıklar seni iktidara getiriyorsa iktidar olursun. Ondan sonra orada o ülkeyi yönetirsin. Ama tanklarla toplarla iktidar bir yere kadar. Gün gelecek sen de gideceksin. Çünkü o koltuklar baki değil.  O koltuklar geçicidir. Biz bunu çok söyledik. Ve çok söylememize rağmen, hatta aile hukuku geliştirmemize rağmen, maalesef anlamadı Suriye'nin başkanı Beşar. Şu anda acımazsızca ülkesindeki bir tarafına alıyor hoca efendiyi, onunla poz veriyor. Kimi kandıracak, o ülkedeki saf Müslümanlar varsa onları kandıracak. Biz bu oyunlara gelecek miyiz? Bizde güzel bir söz var; 'Dervişlik olaydı tac ile hırka, biz dahi alırdık otuza kırka.' 
 
Bizim dinimiz şekil dini değil onun için tacı ve hırkayı giymekle kimse işi bitirmiyor. Aslolan nedir. Aslolan imandır, bu inancımızı yaşamaktır. Kalkıp yanına o şekli koy ve tam bir barış dini olan İslam'ın men ettiği ne varsa onu yap. Ne ile tankla topla git Müslümanları öldür. Böyle bir şey yapamazsın. Buna hakkın yok. Ben, 'zulüm ile abad olunmaz' diyorum ve zulüm hiçbir zaman payidar olmayacaktır. Zalimler kazanmayacaktır. Er veya geç mazlumlar kazanacaktır. Bundan kimsenin şüphesi olmasın. Çünkü Allah, hakkın ve haklının yanındadır.''
 
-''Biz hala birbirimizle uğraşıyoruz''-
 
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Biz hala birbirimizle uğraşıyoruz. Biz dayanışma içinde değiliz. Biz hala birbirimizi anlamıyoruz, anlamamak için elimizden ne geliyorsa onu yapıyoruz. 'Ancak Müslümanlar kardeştir' ifadesini biz hala yaşamıyoruz. Bunu kendi ülkem için de, tüm İslam dünyası için de söylüyorum. Önce bunu çözmemiz lazım'' dedi.
 
Erdoğan, Dolmabahçe Sarayı'nda Diyanet İşleri Başkanlığının ev sahipliğinde gerçekleştirilecek ''II. Afrika Kıtası Müslüman Ülke ve Toplulukları Dini Liderler Zirvesi''nin açılışında yaptığı konuşmada, uluslararası camiada bu konuları konuşmalarına rağmen uluslararası camianın hala bir kara propaganda sürdürmeye devam ettiğini söyledi.
 
''Onlar sürdürürken biz ne yapıyoruz'' diye soran Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
 
''Biz hala birbirimizle uğraşıyoruz. Biz dayanışma içinde değiliz. Biz hala birbirimizi anlamıyoruz, anlamamak için elimizden ne geliyorsa onu yapıyoruz. 'Ancak Müslümanlar kardeştir' ifadesini biz hala yaşamıyoruz. Bunu kendi ülkem için de, tüm İslam dünyası için de söylüyorum. Önce bunu çözmemiz lazım.
 
Müslümanlar üzerine sistemli bir karalama kampanyasının küresel ölçekte yürütüldüğünü hepimiz biliyoruz. Hıristiyan misyonerlerin İslam coğrafyası üzerinde nasıl cirit attığını, gayet iyi biliyoruz. Peki tüm bunlara karşı biz ne yapıyoruz? Biz kendimizi önce bir çek etmemiz lazım. Bizler başkalarını suçlama kolaycılığına kaçmadan, kendi kendimizi sorgulamak, kendi kendimizi sorguya çekmek zorunda olduğumuzu artık reddedilemez bir gerçek olarak görmeliyiz. Ülkelerimiz, halklarımız, topluluklarımız arasında ortaya çıkan ihtilafları, çatışmaları, sürtüşmeleri, sadece ve sadece harici nedenlere bağlamak, kolaycılıktan, bahane üretmekten başka bir anlam taşımaz.''
 
Başbakan Erdoğan, Afganistan, Irak, Filistin, Somali, dünyadaki tüm insanların vicdanlarında sorgulandığından daha çok, kendilerinin vicdanında sorgulanması gerektiğini söyledi.
 
Tarih boyunca dünyaya insanlık dersi vermiş medeniyetin mensuplarının, insan haklarına saygıyı, dışardan bir dayatmaya gerek kalmaksızın, ithal etmeksizin, kendi öz dinamikleriyle uygulama potansiyeline fazlasıyla sahip olduğuna işaret eden Erdoğan, ağustos ayında Somali'nin Başkenti Mogadişu'yu ziyaretinde tüm insanlık adına hicap duyduğunu dile getirdi.
 
-Müslümanların Müslümanlar tarafından katledilmesi-
 
Erdoğan, ''Müslümanların Müslümanlar tarafından katledilmesi, Müslümanların, bizzat Müslümanlar tarafından aç ve açıkta bırakılması, kardeşlerin, din adına değil, kör ideolojiler, çıkarlar ve iktidar adına birbirlerine silah doğrultmaları kabul edebileceğimiz, tahammül gösterebileceğimiz bir yaklaşım asla olamaz'' diye konuştu.
 
Birinin çıkıp ''ölene kadar savaşacağım'' dediğine işaret eden Erdoğan, ''Kime karşı savaşacaksın? Ülkendeki yönettiğin Müslüman kardeşine karşı mı savaşacaksın? Kime karşı?'' diye sordu. 
 
-Irak mezhepsel bir çatışmaya doğru gidiyor''-
 
Türkiye olarak, Afganistan'da barışın yeniden egemen olması için çok yoğun bir gayret içinde olduklarını, Irak'ın yeniden imarı, istikrar ve iç barışa kavuşması için yoğun çaba gösterdiklerini ifade eden Erdoğan, şunları söyledi:
 
''Ama şu anda Irak mezhepsel bir çatışmaya doğru gidiyor veya götürülüyor. Birileri çıkıp diyor ki, 'dışardan bir müdahaleyle bunlar oluyor.' Peki sen ne yapıyorsun? Dışardan müdahaleye niye fırsat veriyorsun? Dışardan müdahaleye fırsat vermeden kendi problemini kendi içinde niçin halletmiyorsun? İşte bir tarafta Şia, bir tarafta Sünni. Ne demek bu? Aslolan Şia mıdır? Aslolan Sünnilik midir, yoksa aslolan İslam mıdır? Eğer 'İslamdır' diyorsak, o zaman zaten böyle bir problem ortada kalmaz. Ama acımasızca bakıyorsunuz Müslüman Müslümanı öldürüyor. Ve canlı bombalar görüyoruz, Müslümanlar arasında. Biz Müslüman olmayanların canlı bomba olmasını anlayabiliriz ama bir Müslümanın Müslüman kardeşine karşı canlı bomba olmasını anlayamayız. Çünkü onun bizim dinimizde kesinlikle yeri yoktur.''
 
Başbakan Erdoğan, Filistin meselesinin barışçıl yollardan çözümü için aynı şekilde her türlü diplomatik, ekonomik, sosyal desteği sağladıklarını, Mısır'da, Libya'da, Tunus'ta yaşananlara karşı seslerini yükselttiklerini kaydetti.
 
Başbakan Erdoğan, tarih boyunca büyük acılar yaşamış Afrika'nın, ülkelerin, halkların birbirine silah çevirmesini kabullenemediklerini ifade ederek, ''Bu bölünmüşlüğü, parçalanmışlığı ve husumeti, kardeşliğe, dayanışmaya tahvil etmek en büyük arzumuzdur. Afrika'nın genelinde sürdürmeniz lazım. Bu kürsünün temsilcileri sizlersiniz. Türkiye olarak bizim tüm çabalarımızda, tüm bu haykırışlarımızda çığlıklarımızda referans aldığımız tek bir nokta var. Biz Müslümanların kardeş olduğuna inanıyoruz. Müslümanlar kardeştir. Sadece İslam coğrafyası ölçeğinde değil, küresel ölçekte de yeni bir anlayışı, yeni bir bakış açısını hakim kılmak için samimi mücadele veriyoruz. Dinlerin, toplulukların, kültürlerin, yani medeniyetlerin ortak bir yaşam kültürü oluşturabileceğine inanıyor; Birleşmiş Milletler çatısı altında kurulan Medeniyetler İttifakı projesini büyük bir gayretle sürdürüyoruz'' dedi.
 
Erdoğan, ''Biz, farklı kültürlerin, farklı medeniyetlerin, farklı din ve inanışların, hoşgörü ve karşılıklı saygı içinde birlikte var olabileceğine inanıyor, buna somut karşılıklar bulabilmek için çalışıyoruz'' şeklinde konuştu.
 
AFRİKA'DA MİSYONERLİK FAALİYETLERİ ARTTI
 
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Afrika kıtasında, yoksulluğun da etkisiyle, misyonerlik faaliyetlerinin hız kazandığını üzülerek müşahede ettiklerini belirterek, ''Sadece gayri müslimlerin değil, Müslümanların da bu faaliyetlerin hedefi olduklarını, Müslümanlara karşı ayrımcı tavırlar takınıldığını görüyoruz. Dini duyguları istismar etmek suretiyle yapılan bu faaliyetlere karşı adım atmak, hepimizin ortak sorumluluğudur'' dedi.
 
Erdoğan, Dolmabahçe Sarayı'nda Diyanet İşleri Başkanlığının ev sahipliğinde gerçekleştirilecek ''II. Afrika Kıtası Müslüman Ülke ve Toplulukları Dini Liderler Zirvesi''nin açılışında yaptığı konuşmada, şu anda Medeniyetler İttifakı girişimlerinin 130 ülke ve uluslararası kuruluşun oluşturduğu dostlar grubuyla önemli güç kazandığını, Türkiye ve İstanbul'un ardından, Brezilya'nın Rio şehrinde zirve gerçekleştirdiklerini, 11-13 Aralık tarihlerinde de Katar'ın Başkenti Doha'da bir zirve daha yaparak çağrılarını oradan bir kez daha dünyaya duyuracaklarını söyledi.
 
''Umutsuzluk ve yeis, bizim dünyamızda kendisine yer edinemez, edinmemelidir'' diyen Erdoğan, her şeye rağmen umutlarını muhafaza ettiklerini, geleceği çok farklı şekilde yeniden tasarlayacaklarına gönülden inandıklarını vurguladı.
 
Erdoğan, özellikle ilim adamı ve toplumsal liderlerin, aydınlık bir geleceğin inşasında büyük sorumluluk yüklendiğine inandığını, tek bir fidanın ağaca, tek bir ağacın ise bir ormana açılan kapı olduğunu ifade ederek, ''Yapacağınız çalışmalarla, samimi gayretlerle, Afrika kıtasının talihini kökten değiştirecek zenginlik ve ruha sahip olduğunuzu biliyorum'' dedi.
 
-Türkiye her türlü desteği vermekten kaçınmayacak-
 
Başbakan Erdoğan, Türkiye olarak bu konuda her türlü desteği vermekten kaçınmayacaklarını, ekonomik ve siyasi dayanışmanın yanında, sosyal dayanışmayı ihmal etmeyerek, kardeşlik hukukunu yerine getirmek için çok daha fazla çalışacaklarını söyledi.
 
Afrika Birliği'nin 2008 yılında Türkiye'yi stratejik ortak olarak ilan ettiğini, aynı yıl, İstanbul'da 1. Türkiye-Afrika İşbirliği Zirvesi'nin yapıldığını belirten Erdoğan, 16 Aralık tarihinde de yine İstanbul'da, Dışişleri Bakanları düzeyinde Gözden Geçirme Konferansını düzenleyeceklerini bildirdi.
 
-Afrika'da 2012'de temsilcilik sayısı 34'e çıkacak-
 
Erdoğan, 2013 yılında da bir Afrika ülkesinde düzenlenecek 2. Türkiye-Afrika İşbirliği Zirvesi'ni gerçekleştireceklerini belirterek, Afrika kıtasındaki temsilcilik sayısını artırdıklarını, 2009 yılında Afrika'da 12 temsilcilik varken, son iki yılda bunlara ek olarak Tanzanya, Fildişi Sahili, Kamerun, Gana, Mali, Uganda, Angola, Madagaskar, Zambiya, Mozambik, Zimbabve, Somali, Güney Sudan ve Moritanya'da da büyükelçilik açtıklarını ve temsilcilik sayısını 2012 yılında 34'te çıkarmayı öngördüklerini söyledi.
 
Afrika ülkelerinin de birbiri ardına Türkiye'de temsilcilikler açmaya başladıklarını, şu anda Ankara'da temsil edilen 9 sahra altı ülkeye ilaveten, 11 ülkenin daha Türkiye'de büyükelçilik açmayı kararlaştırdıklarını dile getiren Erdoğan, böylelikle, Ankara'daki sahra altı ülkeleri büyükelçiliklerinin sayısının önümüzdeki dönemde 20'ye yükselmesini beklediklerini kaydetti.
 
-Misyonerlik faaliyetleri-
 
Başbakan Erdoğan, ''Afrika kıtasında, yoksulluğun da etkisiyle, misyonerlik faaliyetlerin hız kazandığını üzülerek müşahede ediyoruz. Sadece gayri müslimlerin değil, Müslümanların da bu faaliyetlerin hedefi olduklarını, Müslümanlara karşı ayrımcı tavırlar takınıldığını görüyoruz. Dini duyguları istismar etmek suretiyle yapılan bu faaliyetlere karşı adım atmak, hepimizin ortak sorumluluğudur. 5 gün sürecek bu zirvenin, bu önemli meseleyi de etraflıca ele almasını, bu meseleyi de istişare etmesini temenni ediyorum'' dedi.
 
Erdoğan, Türkiye'de şu anda ilahiyat fakülteleri ve imam hatip okullarında okuyan yüzlerce Afrika kökenli öğrenci bulunduğunu, bu öğrencilerden kendi ülkelerinde istifade edilmesini arzuladıklarını söyledi.
 
Afrika ve Afrika halklarının, kendilerinin ezeli ve ebedi kardeşi ve dostu olduğunu, kardeşliğin, dostluğun hukukunu yerine getirmenin de kendi sorumluluklarında olduğunu ifade eden Erdoğan, ''Hazreti Peygamber iki elinin parmaklarını birbirine geçirerek, aynen şöyle buyuruyor: 'Mü'minin mü'mine bağlılığı, taşları birbirine kenetli duvar gibidir.' İşte biz, bir elin parmakları kadar birbirine yakın, kenetlenmiş parmaklar kadar birbirimize kardeşiz. Türkiye'den, güzel hatıralarla ülkelerinize dönmenizi diliyorum. Lütfen, ülkelerinizdeki tüm dostlarımıza ve kardeşlerimize, benim, ülkemin ve milletimin kalbi selamlarını iletin. Zirvenin başarılı geçmesini, hayırlara vesile olmasını temenni ediyorum'' şeklinde konuştu.
 
Başbakan Erdoğan, konuşmasının ardından Dolmabahçe Sarayı'ndan ayrılırken, çıkışta zirve katılımcılarıyla toplu fotoğraf çektirdi.
 
AA

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER

banner208

banner148

banner150

banner153