DP E.Gn.Bşk.Süleyman Soylu'nun Yassıada'daki konuşmasının tam metni şöyle:
"Türkiye’de yeni birtakım adamlar var, dillerini, ezberlerini bozuyorlar. Onlara müteşekkir olduğumu beyan ederek birkaç şey söylemek istiyorum. Zannediyorum 4 yıl önce buraya ilk adım atmaya çalıştıklarında pek başarılı olamamışlardı. Ama zorladılar, zorladılar, zorladılar ve o inançlı, birilerinin başta ciddiye almadıkları ama Türkiye’de darbe yapanların da kimyasını bozan –demek ki zamanla olabiliyormuş- o insanlara, başta Genç Siviller’e, o güzel insanlara miletimiz adına da, çocuklarımızın geleceği adına da, zaten hep dipçikle kafamıza vurulmaya alışmış bir milletiz ama okşanarak severek bize tekrar kendi benliğimizi hatırlattıkları için burada tekrar onlara teşekkür etmek istiyorum, hepinizin huzurunda.
Geçen yıl, bu salonda yine düşüncelerimizi ortaya koymuştuk. İnanın bu duvarlar bana bir taraftan hüznü ama bir taraftan demokrasiye ait bir inancı, inadı hatırlatıyor. Ve 27 Mayıs 1960’ı düşünürken sadece o günü düşünmemeyi öğretti bana bu duvarlar. Sanki onlar sadece geçmişi tasfiye etmediler. Aslında o günkü Türk Silahlı Kuvvetlerini de tasfiye ettiler. Generalleri, subayları, aslında hukuku ve mahkemeleri de tasfiye ettiler. Yani hakimleri de tasfiye ettiler. Burada uyguladığı adaletsiz yöntemleriyle aslında onlar, TBMM’yi de tasfiye ettiler. Yani millet iradesini tasfiye ettiler. Fakat esasında onların yapmak istedikleri bir şey vardı. O da şuydu: Geleceğimizi şekillendirmek. Bizi, istedikleri gibi yaşatmak. Ve bizi kendi arzuladıkları bir modelde yaşatmak ve yönetmek.
Arasıra korkuttular bizi 1971 Muhtırası ile, daha sonra 1980 darbesi ile, daha sonra 28 Şubat’la ve ile onun akabinde 27 Nisan’la uyardılar, bir gece yarısı, ansızın. Ondan sonra baktık ki aslında arkada Balyozlar varmış, Ergenekonlar varmış, Ayışığı varmış, Sarıkız varmış.
Şimdi, sizlerle birşeyi paylaşmak istiyorum. Evet, hüzün var ama hüzünden öte ben bir umudu da yaşamak istiyorum, bu salondan çıktıktan sonra. Ve bu umudu ilerletmek istiyorum. Türkiye’de birilerinin artık bu travmayı ortadan kaldırması lazım. Burada en az kusuru olan v, bu salondaki insanlar ve bu salondaki insanlar gibi düşünen insanlardır. Ama İstanbul Üniversitesi Senatosu’nun bugün veya önümüzdeki günlerde toplanıp İstanbul Üniversitesi’nin öğretim üyelerinin ve diğer öğretim üyelerinin ona yaptıklarından pişman olduğunu ve hem darbe öncesi, hem darbe günü hem darbe sonrası darbeyi teşvik ve darbeyi meşrulaştırma girişimlerinden dolayı özür dilediklerini bütün millete haykırmalıdırlar. Sadece o değil, inanıyorum ki, bizim ordumuz, güzel ordumuz, neye alet olduğunu, alet olduktan sonra neye kalkıştığını ve bu milletin geleceği ile ilgili hangi gelecek tasavvurlarını yok ettiğini bir şekilde kabul edip bu milletten özür dilemeledilir. Yine Anayasa Mahkemesi, bütün hukuk kurumları adına, kanaatim ve inancım odur ki, bugün o gün bu salonda yapılanlara ve o gün yapıldıktan sonra yapılmaya başlananlara kendilerinin de sebebiyet verdiklerini düşünerek bu milletten özür dilemelidir. Yine benim kanaatim ve inancım şudur ki, CHP de, hem darbeyi halk arasında meşru kılmak hem darbeden sonra bu meşruiyeti devam ettirmek, hem de bu darbeyi bu millete yıllarca bir bayram gibi kutlattırmak anlayışında bulunduğundan dolayı, yıllarca buradaki mahkeme neticesinde idam edilen Menderes’i, Polatkan’ı, Zorlu’yu, hapishanelere gönderilen Bayar’ı, yıllarca bu ülkenin vatandaşlık bilgisi kitaplarında “hain” diye nitelendirdikleri ve nitelendirmeye çalıştıkları için bir şekilde bu milletten özür dilemelidirler.
Sözlerimi şöyle bitiriyorum: Ya onlar özür dilerler, ya da bu Genç Siviller onların da hakkından gelir."