Geçtiğimiz ay yapılan Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekilliği Seçimleri boyunca ülkenin ekonomik durumu yeterince tartışılamadı. Ülkenin içinde bulunduğu siyasi ve psikolojik ortam da buna müsaade etmedi. Gerek siyası konjonktür, gerekse deprem gibi 11 vilayeti etkileyen ama gerçekte tüm ülkede şok etkisi yaratan felaket, gerek ekonomik durum insanları bir yerde tam da patlama noktasına getirmişti. Bu dönem hayırlısı ile sona erdi. Ancak etkileri seçim sonrası kurulan hükümetin kucağına pimi çekilmiş bir bomba gibi konuldu. Adeta ikinci Kemal Derviş gibi uzun süredir aforoz edilen bir teknisyen olan Mehmet Şimşek ekonominin başına getirilerek kendisinden Alâeddin’in Lambası gibi sonuçlar bekleniyor. 20 hatta 100 yılın birikmiş sorunlarına bir Mehmet Şimşek ne yapsın? O da kendine öğretilen bir takım tedbirleri uygulamaya başladı. Neo liberal ekonominin gereği olarak fiyatları serbest bıraktı ve döviz son bir yılda artmadığı kadar bir ayda arttı. 19 Liradan alığı doları 26 liraya, 20 liradan aldığı Euro’yu da 28 liraya çıkardı. Akaryakıt fiyatları neredeyse her akşam zam görmeye başladı. 18-19 lira bandına kadar inen akaryakıt fiyatları 30 liraya dayandı bile.
Bunun yanında en kolay yollardan biri daha denendi. Vergi mükellefi daha eski borçlarını yapılandırmadan binlerce kalemden oluşan mala iki puan daha KDV ilave edildi. 18 olan genel oran 20’ye 8 olan indirimli oran ise 10’a yükseliverdi. Bazı malların KDV’si ise daha da yükseldi. Temizlik maddeleri olan deterjan, şampuan, kâğıt temizlik ürünleri ile ıslak mendiller indirimli orandan genel orana yükseltildi. Yani % 8’den 20’ye çıkarıldı. Oysa özellikle temizlik ürünlerindeki bu artışın izahı mutlaka yapılmalı. Artık bu ürünler lüks tüketimin konusu olmaktan çıkalı yıllar oldu. Tabi bu arada birinci taksidi Ocak ayında ödenen ve ikinci taksidin de ödemesi başlayan Motorlu Taşıtlar Vergisinin bir kat olarak yeniden ödenmesine karar verildi. Bu da ayrı bir garabet olarak karşımıza çıkıverdi.
Bu harala gürele içinde asgari ücretin tespiti, memur maşlarının tespiti, emekli, dul ve yetim maaşlarının tespiti gibi konular önemli gündemler olarak karşımıza çıktı. Öncelikle kamu işçilerine verilen astronomik zamlar karşısında memurlar sesini yükselterek en az işçiler kadar maaş almaları gerektiğini dillendirdiler. Bunun üzerine hükümet 8 bin liralık seyyanen zam ile birlikte %86 maaş zammı verdi. Böylelikle memur maaşı en az 22 bin liraya yükselmiş oldu. Kamuda ez az işçi ücreti ise 15 bin lira oldu.
Asgari ücretliler de %34 oranında zam alarak 2023 yılının ikinci yarısında ücretlerini 11.400 liraya çıkardılar. Yılın ilk yarısında alınan zamla birlikte bu oran % 107 oldu. Böylelikle çalışanların maaşları arasında derin uçurumlar oluştu.
Toplumun belki de en sesi çıkamayan kesimi ise bu arada unutuldu gitti. Kamu işçisi ve memur emeklilerinin görece yüksek maaş aldıkları düşünülürse, işçi ve bağkur emeklilerinden oluşan büyük bir kesimin maaşında belki de hiçbir artış olmayacak. İşçi ve bağkur emeklilerinin 4-5 bin bandında maaş aldığı düşünülürse büyük bir mağduriyet yaşanacağını söylemek için kâhin olmaya gerek yok. Üç dönemdir uygulanan taban maaş sistemi ile maaşları önce 3.500 sonra 5.500 ve en sonunda da 7.500 liraya çıkarılan bu kesim şimdi açıklanan % 25 zam oranı ile ilk altı ayda aldığı maaşı geçemeyecekler. Belki bir iki yıl daha bu rakamı bulmaları mümkün olmayacak.
Bir aylık süreçte memurlara % 86, kamu işçisine % 46, asgari ücretliye ise % 34 zam verildi. Emekliye ise reva görülen artış ise % 25 oldu. Bunlar kısa sürede olduğu için izan sahibi herkesin dikkatini çekiyor. Hesapsız kitapsız milyonlarca insanı emekli etmenin külfeti yapılan zamlarla beli iki büklüm hale gelmiş emeklilerin sırtına yüklenemez. Elbette büyük bir deprem felaketi geçirdik ama bunun külfetini de millet olarak birlikte ödemeliyiz.
Yap İşlet Devret ile ülkenin kaynaklarını bir avuç mütegallibeye aktaranlar, onlara ne isterse verenler, Kur Korumalı Mevduat ile bir avuç para babasına hem döviz fiyat garantisi hem de faiz garantisi verenler, bu ülkenin esas sahibi olan, bu ülkenin gelişmesinde kalkınmasında ve büyümesinde katkısı olan emeklileri göz ardı edemezler. Onları kaderleri ile baş başa bırakamaz, onları bir avuç ekmeğe muhtaç edemezler.