Merhaba Sevgili okurlar,
Bildiğiniz üzere 2022 yılı Dünya Kupası , son derece başarılı bir organizasyon ile Katar ‘da düzenlendi. Gönül isterdi ki dost ve kardeş Katar’ın ev sahipliği yaptığı bu dünyanın en büyük spor organizasyonuna Türkiye olarak biz de katılım sağlayabilseydik. Kısmet olmadı, darısı bir başka şampiyonaya diyelim.
Fakat bu yazımızın konusu Dünya Kupası ve futbol olmayacak.
400 yıldan fazla bir süre Osmanlı İmparatorluğu tarafından yönetilen Katar’dan bahsetmek istiyorum izninizle.
Fars yani Basra Körfeziyle Hint ticaretinde etkin olmak isteyen Osmanlı Devleti, Yavuz Sultan Selim’in 1516 yılında Suriye ile başlayan ve 1517 Mısır’ın ele geçirilmesiyle sonlanan seferi sonucunda bu bölgeleri hâkimiyeti altına almayı başarmış ve bölgenin denizlerinde etkin olan Portekizliler ile karşı karşıya gelmişti. İpek Yolunun devamı olan ve Bağdat ,Basra ve Halep’e uzanan Baharat Yolu üzerinde egemen olmak isteyen Osmanlı için bu bölgede hâkimiyet kurmak çok önem arz etmekteydi. Çünkü 1515 yılından 1530 yıllarına kadar Portekizliler bölgedeki emirlikleri vergiye bağlamış ve Basra Körfezinde adeta kuş uçurtmuyorlardı. Fakat Yavuz Sultan Selim’in ömrü yetmeyince oğlu Kanuni Sultan Süleyman , 1534 yılında Tebriz ve Bağdat’ın fethi ile Basra’nın yolunu açmıştı. 1549 yılında Portekizleri yenerek Kızıldeniz’den çıkartan Piri Reis ile Osmanlı Devleti 1550 yılında bu bölgeleri tamamen hakimiyeti altına almış; bölgede Katar ve çevresinin de içerisinde yer aldığı Lahsa ve Katȋf Basra’ya bağlı sancaklar olarak yönetilmişlerdir.
İşte o yıllardan süregelen Osmanlı hakimiyeti sırasında bölge ile en ufak bir pürüz yaşanmamış, bölgedeki bir çok Arap kabile, aşiret ya da ailenin aksine Katar’da herhangi bir isyan, kalkışma ya da başıbozukluk meydana gelmemişti. 1800’den sonra körfezdeki şeyhliklerle ilgilenmeye başlayan İngiltere, Bahreyn ve Suud aileleri üzerinde etkili olmuş, onlara muhalefet eden aile mensuplarıysa Katar’da üslenmişlerdir. Nihayetinde 1878 yılında Casim el-Sani , Kaymakam olarak atanmış ve bölgede birliği sağlayarak Osmanlı’ya bağlı hareket etmiştir. 1878 tarihi bu nedenle Katar’ın Milli Günü olarak günümüzde de kutlanmakta ve Casim el-Sani Katar’ın kurucusu olarak kabul edilmektedir.
Birinci Dünya Savaşı sırasında da, yine Arap isyanları ile Osmanlı zor durumda kalmışken Katar askerleri Osmanlı safında savaşmış ve bağlılıklarını göstermişlerdir. Fakat savaş sonrasında tüm bölge ile beraber İngilizlerin hakimiyetine geçtiler.
Peki ya günümüze kadar gelen Türkiye – Katar dostluğu nasıl gelişti?
Türkiye ile Katar arasında diplomatik ilişkiler ,İngiltere’nin Katar’dan çekilmesi ve Katar’ın bağımsızlığını 1971 yılında ilan etmesinden sonra 1972 yılında başlamıştır. 1980 sonrasında ise başkent Doha’ya Türk Büyükelçiliği açılmıştır. 2000’li yıllara kadar 1 kez Kenan Evren, 2 kez Turgut Özal, 1 kez Süleyman Demirel ve 1 kez de Ahmet Necdet Sezer ile üst düzey ziyaretler gerçekleştirilmiş, fakat Ak Parti’nin iktidara gelmesi ile birlikte ilişkiler artmaya başlamıştır. Arap baharı ve cerayan eden siyasi olaylar neticesinde Türkiye’nin bölgeye olan ilgisi artmış ve Katar’da Türk Silahlı Kuvvetleri askeri üssü kurularak, ortak tatbikatlar gerçekleştirilmiştir.
Katar, Türkiye'de 15 Temmuz 2016'da yaşanan darbe girişiminde yaptığı yazılı açıklamayla, darbeyi kınayan ilk Arap ülkesi oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan da darbe gecesi kendisini ilk arayan ve darbeye karşı Türkiye'ye destek veren kişinin Katar Emiri Şeyh Temim bin Hamed el Sani olduğunu dile getirdi.
Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn ve Mısır, 5 Haziran 2017'de "terör gruplarını desteklediği" suçlamasıyla Katar ile tüm diplomatik ilişkilerini kesmiş ve bu ülkeye ekonomik ambargo uygulamaya başladı.
Söz konusu ülkeler ablukanın kalkması için Katar'a bazı şartlar sunarken, bu şartlardan biri de Doha'daki Türk askeri üssünün kapatılması yönünde oldu. Ancak Türkiye, Katar'daki üssünü kapatmayacağını belirtti. Türkiye'nin bu durum karşısındaki tutumu askeri iş birliğiyle sınırlı kalmadı. Dört ülkenin ablukasına maruz kalan Katar'a hava ve deniz yoluyla gıda, su, ilaç ulaştırıldı.
Bunun yanında Katar ve Türkiye yönetimleri Mısır'ın terör örgütü olarak gördüğü Müslüman Kardeşler teşkilatını terör örgütü olarak görmüyor.
İki ülke de 2013 yılında Mısır'ın ilk seçimle iktidara gelmiş eski Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'yi deviren askeri darbeyi kınamıştı. Yine Katar ve Türkiye'nin, Gazze Şeridi'nde yönetimi elinde bulunduran Hamas'la yakın ilişkileri bulunuyor.
Ekonomi alanında ise Katar, Ağustos 2018'de Türk lirasında görülen gerileme akabinde Türk ekonomisine 15 milyar dolar değerinde doğrudan yatırım yapacağını açıklamıştı.
Evet sevgili dostlar,
Bugün Türkiye ile Katar arasında son derece yakın ilişkilerin sebebini işte biraz da yukarıda bahsettiğim şekilde tarihte aradığımızda görebiliyoruz. Dostlarına karşı her zaman “Vefalı Türk” olarak anılan ve bilinen bir milletin mensupları olarak, Katarlı dostlarımız ile de süregelen bu kardeşlik ve yol birliğini umuyorum daha uzun yıllar boyunca devam ettiririz.